Kesk'in Referandum Değerlendirmesi


Referandum Değerlendirmesi
12 Eylül Pazar günü yapılan referandumun en temel sonucu yeni bir Anayasa ihtiyacının kitlesel olarak temel bir talep olarak ortaya konmuş olmasıdır. Özgür, demokratik ve eşitlikçi bir Anayasa talebi oyunun rengi ne olursa olsun referandumda oy kullanan ya da boykot tutumunu sergileyen yurttaşların ortak paydasıdır.Herkesin referandum sonucu ortaya çıkan yeni siyasal atmosferi doğru değerlendirmesi, yakın geleceğimizde toplumsal sorunlarımızın çözümü yolunda önemli bir adım olacaktır.

Ne var ki, referandum sonuçlarını geniş bir toplumsal uzlaşma olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bunun iki temel nedeni vardır: Birincisi referandumda oylanan değişiklik paketinin ülkenin birikmiş sorunları karşısında halkın ve toplumsal kesimlerin taleplerini karşılamaktan uzak oluşu, Anayasa değişiklik önerisinin geniş bir toplumsal mutabakatı hedefleyen demokratik ve katılımcı yöntemlerle hazırlanmamış olmasıdır. İkinci önemli nokta referandum sürecinin siyasi partiler tarafından toplumsal gerilimleri tırmandıran polemiklerle geçirilmesidir. Öte yandan bu süreçte 12 Eylül rejimi masaya yatırılmış, teşhir edilmiş ve tüm toplumsal kesimlerce lanetlenmiştir. Bunu önemli bir psikolojik eşik olarak değerlendiriyoruz.

Bu noktadan sonra Türkiye’nin izleyebileceği doğrultu artık sadece daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve adalet olmak durumundadır Öncelikle siyasi iktidar yeni bir Anayasa ihtiyacının ancak en geniş toplumsal katılımın temel alındığı; ülkenin Kürt sorunu, Alevi sorunu, cinsiyetçiliğin engellenmesi, çalışma hayatının ve ülkenin demokratikleşmesi ve siyasal katılım önündeki engellerin kaldırılması gibi temel sorunlarını çözmenin merkeze alındığı kapsamlı bir çabayla karşılanabileceğini görmelidir.

Referandumun en temel sonuçlarından birisi ise barıştır. Bir yandan referandum kampanyasını, ülkenin bölünmesi engelleme misyonu etrafında yürüten ırkçı-şoven, milliyetçi yaklaşımların iflas etmesi; diğer yandan ülkenin doğusunda etkili bir karşılık bulan boykot tutumu Kürt sorununun demokratik-barışçı yollarla çözümü yönünde geniş bir toplumsal mutabakatı ortaya koymaktadır. Boykot tutumu Kürt yurttaşlarımızın yeni bir Anayasa yapılması sürecinde yer almak, muhatap alınmak yönündeki iradelerinin açık bir tezahürü olarak görülmelidir. 20 Eylül’de sona ereceğini bildiğimiz “eylemsizlik” sürecinin kalıcılaştırılması, barışın hakim kılınması için bir an önce operasyonlar durdurulmalı, tutuklu bulunan belediye başkanları salıverilmelidir.

Referandum sonucunda ortaya çıkan yeni Anayasa maddeleri kapsamında birkaç noktayı vurgulamak önemlidir. 12 Eylül rejiminin faşizan uygulamalarına maruz kalmış, maddi manevi bedeller ödemiş tüm yurttaşların 12 Eylül’de sorumluluk almış, baskıcı uygulamalara imza atmış tüm yetkili ve görevlilere karşı suç duyurularında bulunmaları, dava açmaları, hesap sormaları tarihsel bir hesaplaşma görevi olarak önümüzde durmaktadır. Bu görev ancak toplumsal muhalefetin sürece aktif katılımı ile başarılabilir.

Anayasa’nın 53. Maddesinde kamu emekçileri için yapılan düzenleme mevcut yasallığın gerisinde kalmıştır. Bilindiği gibi siyasi iktidarların ısrarla inkar etmesine rağmen toplu sözleşme hakkımız hem ulusal mahkemelerde ve hem de Avrupa insan hakları mahkemesinde defalarca tescil edilmiştir. Anayasa’nın 90. Madde’sinin açık hükmü uluslararası anlaşmalara dayanan hukuksal normların iç hukuk üzerinde amir olduğunu belirtmektedir. Bu nedenle kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkı zaten vardır. Sorun siyasi iktidarların hukuksuz bir biçimde bunu tanımama tutumudur. Bu anlamıyla 53. maddede zaten mevcut bir hak veriliyor gibi gösterilerek zorunlu tahkim uygulamasına gidilmiştir. Zorunlu tahkimin olduğu bir yerde gerçek anlamda bir sendikadan söz edilemez. Yapılacak yeni Anayasada bu madde değiştirilmeli toplu sözleşme ve grev hakkımız anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

Yeni Anayasa öncelikle güçlü ve en geniş toplumsal kesimlerin temsil edildiği bir parlamento tarafından yapılabilir, bu nedenle yeni Anayasa’yı yapacak parlamento seçimlerinden önce mutlaka seçim barajları kaldırılmalı güçlü bir yasama yolunda adım atılmalıdır.

KESK olarak özgürlükçü, eşitlikçi, etnik, dinsel kimlikler arasında bir hiyerarşi kurmayan, cinsiyetçiliği dışlayan, emeği temel insani değer olarak kurumsallaştıran ve en geniş siyasi katılımı temel alan Anayasa talebimizi bir kez daha yükseltiyoruz. Bu yönde geliştirilecek tüm çabalara katkı sağlayacağımızı bir kez daha taahhüt ediyoruz.

KESK MERKEZ YÖNETİM KURULU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

4857 Sayılı İş Kanunu Kimleri Kapsar