Torba Yasa'da Türk İş Yöneticilerinden İlkesiz Pazarlıklar


TORBA YASA’DA
TÜRK-İŞ YÖNETİCİLERİNDEN İLKESİZ PAZARLIKLAR

''Torba Tasarı''nın ihtiyaç fazlası işçileri bazı kurumlara aktarılmasını düzenleyen maddesi (06 Ocak 2011) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek kabul edildi. Türk-İş yöneticilerinin Hükümet yetkilileri ile yaptığı “pazarlıklar” sonucu il özel idaresinde çalışan ihtiyaç fazlası işçilerin Karayolları Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatına aktarılması Komisyonda kabul edilirken, 174 bin belediye işçisinden “ihtiyaç fazlası” olanlar; rızası alınmadan, eğitimine ve vasfına bakmadan okullarda ya da karakollarda hademeliğe gönderilecek. 

Tüm demokratik ülkelerde İşçi işveren ve Hükümet yetkilileri arasında kurumsal düzeyde, ilkeleri hedefleri belirli görüşmeler, pazarlıklar bu sürecin olağan işleyişinde vardır. Ancak anormal olan, küçük akılları ile kendilerini dünyanın en akıllı insanı zannedenlerin, kendi ikballerini, kendi seçimlerini garantiye almak için toplumsal menfaatleri, üyelerinin haklarını, hukuklarını, gözetmeden ilkesiz ve kuralsız yaptıkları pazarlıklardır. Bu tür pazarlıklarda işçi yoktur emek yoktur. Bu tür pazarlıklarda toplumsal menfaatler değil, bireysel menfaatler vardır. Bu tür “kirli” pazarlıklar dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde kabul edilmez, onaylanmaz. Torba tasarı konusunda Türk-İş yetkilileri tarafından yürütülen ilkesiz pazarlıklar, dün olduğu gibi bugün de, Türkiye’nin en büyük kurumu Türk-İş’in itibarını zedelemiş, onun saygınlığına gölge düşürmüştür.

Sendikamızın tepkisi Türk-İş’in kurumsal yapısına değil, kendi küçük hesapları için Türk-İş’in itibarını zedeleyenleredir. Çünkü bu ilkesiz pazarlıkların içinde olanlar,  kuralsızlığın kural haline geleceği bir çalışma yaşamına mahkûm edilecek olan, milyonlarca emekçiyi görmezden gelmiştir.  Çünkü bu pazarlıkların içinde olanlar, İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken işçi birikimlerinin amacı dışında kullanılmasına suskun kalmış, rızaları alınmadan sürgüne gönderilecek olan belediye işçilerini ve onların taleplerini görmezden gelmiştir.

Bu sessizlik, bu suskunluk, Türk-İş’i bitirme operasyonlarına verilen destek anlamına gelmez mi?
Belediye işçilerini sürgüne gönderecek kararlar alınırken, çalışma hayatı güvencesizliğe, esnekliğe mahkûm edilirken, ipe un serenler, neyin hesabını yapmaktadır? Bu gidişin bir sonraki adımı kıdem tazminatının yok edilmesi ve bölgesel asgari ücretin hayata geçirilmesi iken; “ilkesiz ve pazarlıkçı” Türk-İş yöneticileri, neyin pazarlığını yapmaktadır?

Bu sessizliğin, bu suskunluğun ardında yatan, birilerine verilen sözler, ödenecek diyetlerdir. Bu sessizliğin bu suskunluğun ardında yatan, milletvekili seçimin ardından yapılacak olan Türk-İş Genel Kurulunun ince hesapları, pazarlıklarıdır. Bu sessizlik, bu suskunluk, Türk-İş’i bitirme operasyonlarına verilen destek anlamına gelmez mi?

Geçmişten günümüze, emek karşıtı her girişimde, Türk-İş yöneticilerine bu sessizliklerinin bu suskunluklarının sebebi sorulduğunda alınan cevap her seferinde “her yiğidin bir yoğurt yiyiş şekli var” olmuştur. İşçi sınıfı bu yiğitlerin nasıl yoğurt yediğini çok iyi bilmektedir.
Türk-İş, tarihinin hiçbir döneminde, bu kadar zor duruma düşürülmemiştir. Türk-İş, yüzü sınıfa dönük, emekten ve emekçiden yana tavır alan bir yönetim anlayışına kavuşturulmalıdır. Saygılarımızla.12 01.2011

                                                                             Belediye-İş Sendikası

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

İKTİDAR İÇİN DEĞİŞİM