DİSK Ahmet Şık'a Mektup Gönderdi

 
DİSK'TEN GAZETECİ-YAZAR AHMET ŞIK'A MEKTUP...
DİSK Yönetim Kurulu, DİSK/Sosyal-İş üyesi gazeteci-yazar Ahmet Şık’ın ailesini ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti. Ziyaretten sonra basının sorularını yanıtlayan DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, Ahmet Şık’a gönderdikleri mektubu okudu. Mektup şöyle:

Sevgili Ahmet,
Cezaevinde bulunan bir meslektaşın dün Başbakan’a yazdığı mektubunda “Cumhuriyet’in 10. yılında yurdumuz demir ağlarla örülmüştü, siz 100. yıla demir parmaklıklar örerek girmektesiniz” demişti.

AKP politikalarının ulaştığı boyuta işaret etmesi açısından bu söz oldukça önemlidir. Fakat, demokratların, sosyalistlerin, devrimcilerin, ülkesinin geleceği ve halkının mutluluğu için çabalayan aydınların etrafında örülü bulunan demir parmaklıklar bu ülkenin geçmişlerine kadar uzanmaktadır.

12 Mart ve 12 Eylül cezaevlerini; ülkemizin adeta açık cezaevlerine dönüştürüldüğü yılları unutmadık. Otağ-ı Hümayun, Selimiye, Metris, Diyarbakır, Mamak ve daha nice zindanı unutmak mümkün mü?

Acı bir ironi olarak “Hayata Dönüş” operasyonu adı verilerek katledilen onlarca insanı nasıl unutabiliriz?

F tipi cezaevlerine karşı demir parmaklıklar ardında genç bedenlerini ölüme yatıranları unutabilir miyiz?

Cezaevlerinden çıkarılan 4 devrimcinin cenazesini takip ederken katledilen arkadaşın gazeteci Metin Göktepe unutulabilir mi hiç?

Zulme karşı direnenler unutulmazlar fakat, haksızlıklar, adaletsizlikler, baskılar, zulümler ve zalimler de unutulmaz! Tarih herşeyi hak ettiği yere koyar.. Herşeyi hak ettiği yerde istifler..

Sevgili Ahmet,
Ülkemizin ilerici, demokrat, sosyalist, devrimci, halkını seven ve gerçeklerden yana olan dürüst kalemlerine karşı siyasi iktidarlar her daim bir komplo ve Bizans oyunları peşindedir. Çünkü iktidarlarını sürdürmenin, halkı kandırmanın, gerçekleri örtbas etmenin önemli bir yolu olarak görürler bunu. Çünkü halkı susturduklarını sanabilirler fakat halkının mutluluğu için atan yürekleri asla susturamazlar!..

Halkımız bunu özdeyişle çok iyi anlatmıştır:
“Egemen edepsizse, edepsizlik egemendir!”

Görüyor ve tanık oluyoruz ki, bugün edepsizlik egemen hale getirilmek isteniyor. Gözümüzün içine baka baka yalan söylemekten, komploculukta ifrada varmaktan, hukuksuzlukta sınır tanımamaktan çekinmiyorlar.

Yarın 16 Mart...
1978 tarihinde İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde devrimci öğrencilerin üzerine bomba atılarak ve silahla taranarak 7 kişi katledildi. Yapanlar bilinmesine rağmen yargılanmadıkları gibi, dava zaman aşımına uğratıldı. Tıpkı, DİSK Kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler davası gibi..

Ülkemizde işlenen siyasi cinayet ve katliamların hangi birini sayalım?..

77 1 Mayıs’ını mı, Maraş’ı mı, Bahçelievler’i mi, Balgat’ı mı, Çorum’u mu, Sivas’ı mı, Gazi ve Ümraniye mahallelerini mi, yargısız yüzlerce cinayeti mi?

Darbelerle, katliamlarla hesaplaşacağı yalanını söyleyerek kendi sistemini tesis etmeye çalışan bir iktidardan bunlarla hesaplaşmasını beklemek ne kadar sahici olabilir ki?

Sevgili Ahmet
Yazılarında ve kitaplarında da gördük, karşılaştık ve tanıdık onları. Onlar kendi bindikleri dalı kesmezler!

Biz onları “Gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor” sanırdık. Yanılmışız!.. Çünkü bu onların kurmak istedikleri sistemin yegane özelliği.. Dünya üzerinde kurulu ülkelerin isimleri değişse de, bunların “korku imparatorlukları” hep aynı...

Biz senin nasıl bir komployla ve ne için cezaevine atıldığını çok iyi biliyoruz. Sadece biz değil, alanları doldurarak “Ahmet-Nedim onurumuzdur” diye haykıran binlerce arkadaşın da biliyor bunu. Çalıştığın işyerinde sendikal mücadeleyi örgütlediğin iş arkadaşların da, üyesi olmandan onur duyduğumuz Sosyal-İş Sendikası üyeleri de biliyor bunu.

Kalbimiz her gün sizinle, inancımız sağlam...

Gerçekler ortaya çıkarılana kadar susmayacağız!

Bir an önce mahpusluğuna son verilip yeniden aramızda olman için mücadelenin sürdüğünü bilmeni isteriz.

18 Mart 2011 Cuma günü DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortaklaşa organize ettiği “SUSMAYACAĞIZ!” etkinliğiyle İstanbul, Ankara ve İzmir meydanlarında olacağız.

Senden, dört duvar arasında, demir parmaklıklar ardında beklediğimiz şey, Sebahattin Ali’nin, Sinop zindanlarından yazdığı “Başın öne eğilmesin, Aldırma gönül aldırma!” diye başlayan öğütlere uymandır.

Dostça kucaklıyoruz.


DİSK YÖNETİM KURULU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

İKTİDAR İÇİN DEĞİŞİM