Tek Gıda İş 14. Genel Kurulu Kararlar Komisyonu Raporu


TEKGIDA-İŞ SENDİKASI 14. OLAĞAN GENEL KURULU
KARARLAR KOMİSYONU RAPORU
10-11 EYLÜL 2011
ISTANBUL
Sendikamızın 14. Olağan Genel Kurulunu oluşturan delegelerce seçilerek görevlendirilen “Kararlar Komisyonu” olarak, Genel Kurulumuz öncesi çalışma hayatımız, sendikal yapı-emek mücadelesi ve bir bütün olarak işçi sınıfının sorunları ele alınmıştır. Bu güne kadar olduğu gibi, gelecek günlerde de sorunların aynı yakıcılığını sürdüreceği açıktır ve özellikle çalışanların köleleştirilmesi, güvencesizleştirilmesi anlamında egemenlerce saldırı hazırlıklarının yapıldığı bir süreçle karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir.

Bu gerçeklerin, aşağıda saydığımız sorunların ve çıkış yollarının Genel Kurulumuzca da tartışılarak bir yol haritasının oluşturulması sendikamız ve mücadelemiz açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede, Genel Kurulumuz şu tespitleri yapmıştır:

Türkiye’de emekçiler ve emek hareketinin –özellikle- 80’li yılların başlarından itibaren sürüklendiği olumsuz gidişat, 2011’in son çeyreğine girildiğinde, işçi sınıfının çıkarları açısından son derece kritik bir noktaya gelmiş bulunmaktadır.

-Neoliberal ekonomik politikalar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de emek hak ve özgürlüklerini, emeğin sosyal ve ekonomik kazanımlarını yok etmek peşindedir.
-Türkiye ekonomisi üretkenliğini kaybetmiştir. Özelleştirmelerle kamunun elindeki üretim kaynakları özel sermayeye devredilirken, özel sermaye artan işgücü ve nüfusun ihtiyacını karşılayacak yatırımları gerçekleştirememiştir. Dolayısıyla istihdam kapasitesi genişletilememiştir. İthalata dayalı büyüme modeli bir yandan ekonomik kırılganlığı arttırıp, ülke ekonomisini risk ve krizlere açık hale getirirken, öte yandan yerli üreticileri rekabet dışına itmiştir.
-Çalışma yasaları, sosyal güvenlik sistemi, genel ücretler seviyesi, iktidarı kontrol eden güç odaklarınca tahrip edilmiş; çalışanı, sosyal açıdan zayıf olanı ve işsizi korumak felsefesinden arındırılmış; işçiyi, emekçiyi piyasa koşullarında alınıp satılabilen bir meta haline getirmiştir.
-Sendikalaşma önündeki engeller tüm ağırlığıyla sürmektedir. Bir yandan emek sömürüsü alabildiğine artarken, bir yandan da sendikalaşma-örgütlenme çabası içinde olan çalışanlara müthiş bir kıyım uygulanmaktadır. Kamu otoriteleri bu kıyımlara tamamen duyarsızdır. Varolan cezai yaptırımlar asla uygulanmamaktadır.
-AKP Hükümeti emek hakları üzerinde yarattığı aşınmayı yeterli görmemekte, hazırladığı program ve projelerle, güvencesiz, örgütsüz ve esnek çalışmayı özendirme; emeğin değerini daha da ucuzlatma peşinde koşmaktadır. Halen 44 bin kişinin mahkum tutulduğu 4/C statüsü ve Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi bu tespitlerin açık bir ispatıdır.
-Özel İstihdam Büroları, güvenceli esneklik, bölgesel asgari ücret gibi kısa vadede hayata geçirilmesi planlanan projeler, emeğin değerinin ucuzlatılması, ücretli kölelik yolundaki en tehlikeli girişimlerdir. Hedef, refahta değil, yoksullukta eşitlemek olarak görünmektedir.
-Yakın bir gelecekte işçi kazanımlarına yönelik en ciddi tehditlerden biri de kıdem tazminatını bir fona dönüştürme planlarıdır.
-Uluslararası sistemin dayatmasıyla hayata geçirilen tarım politikaları sonucu tarımsal istihdam hızla daralırken, aynı ölçüde yeni iş olanakları yaratılamamış olması nedeniyle işsizlik sorunu giderek ağırlaşmış ve artık yapısal hal almıştır.
-Kamunun elindeki en değerli ve kaynak yaratan işletmelerin özelleştirme suretiyle tasfiyesi, yedek işçi ordusunun büyümesine hizmet ederken, öte yandan kamudaki örgütlü işçi yapısının zayıflatılması Türkiye’deki sendikal gücün de erimesine ve etkinlik kaybetmesine yol açmıştır.
-İşsizlik sorunu en ciddi sosyal problem olarak yaşanmaktadır. İşsizlik Fonu bu günkü düzenleme biçimiyle kuruluş amaç ve felsefesine uygun bir hizmet vermemektedir. Fonun- adeta devlet geleneği haline dönüşmüş bir şekilde- siyasal iktidarlarca rant dağıtma aracı olarak kullanılması, son dönemde de bütün hızıyla, hatta artarak devam etmektedir.
-İşsizlik ödeneğine ilişkin yasal düzenleme işsizlerin geçimini karşılamaktan uzak olduğu gibi, son derece sınırlı bir kesime hizmet vermekte, hiçbir şekilde bu ödenekten yararlanamayacaklardan(mevsimlik işçiler, Çaykur işçisi vb.gibi) haksız yere kesinti yapılmaktadır. Bu yapısıyla İşsizlik Fonu Hükümete ucuz kaynak teşkil etmekten başka bir işe yaramamaktadır.
-Sağlık ve eğitim hizmetleri temel yurttaşlık hakkı olmaktan çıkarılmış, piyasalaştırılarak hizmete ve kaliteye erişim, ancak parayla mümkün hale getirilmiştir.
-Vergi sistemi adaletsizdir. Kazanandan kazancına göre adil bir vergi almak yerine, vergi gelirleri ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden elde edilmektedir. Kısacası nimet kişiselleştirilirken, külfet toplumsallaştırılmaktadır. Hükümet politik olarak sermaye yanlısı bir tavır izlemektedir.
-Gelir dağılımı adaletsizdir. Ücretler genel seviyesi reel olarak gerilemektedir. Yoksulluk tabanı genişlerken, çalışanlar da artık “yoksul” kategorisi içerisine girmiştir.
-Çalışanların hak ve özgürlüklerini güvence altına alan uluslararası normlar Türkiye ölçeğinde ısrarla uygulanmamakta, kolektif çalışma ilişkilerine ilişkin 2821 ve 2822 sayılı Yasalarda gerekli olan değişiklikler sürekli ertelenmektedir.
-AKP Hükümeti 9 yıllık iktidar dönemi boyunca, özgür ve bağımsız sendikal yapıları yıkmak, yandaş işçi örgütleri haline dönüştürmek için sistematik bir operasyon yürütmüştür. Bu operasyon bütün ağırlığıyla halen devam etmektedir. Kamu otoritesinin tarafsızlığı ve hukuka uygun davranma sorumluluğu, Anayasa’yı ihlal pahasına ayaklar altına alınmaktadır.
-Bir yandan baskı ve tehdit, öte yandan da ikbal uğruna bir takım sendika yöneticileri (TÜRK-İŞ yönetimi de dahil) bu düzene biat etmekte ve emek haklarına yönelik en ciddi saldırılar karşısında bile sessiz ve tepkisiz kalmaktadır. Bu da emek tabanında sessizce büyüyen bir öfke birikimine yol açmaktadır.
-Ortaya çıkan bu yeni yapı, sendikal hareketi tıkanma noktasına getirmiş ve çalışanlar ile toplum nezdinde sendikaların, ciddi bir güvenilirlik ve inandırıcılık sorunu yaşamasına neden olmuştur.
-Gelir seviyesinin düşmesi, sosyal adaletsizlik, yoksulluk ve işsizlik sorununun giderek daha ürkütücü boyutta derinleşmesi, sosyal dokuyu tahrip etmekte ve aynı zamanda siyasi istikrar için de büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
-Medya çok önemli bir ağırlıkla büyük sermaye gruplarının kontrolündedir. İzlenen yayın politikalarıyla, hak arayan, ezilen ve yoksul kesim, kendi sosyal gerçekliklerinden uzaklaştırılmakta, az sayıda mücadele etmeye çalışan kesimin sesi de bilinçli bir şekilde ya yok sayılmakta ya da azımsanmaktadır.
-Çalışanlar ya da emeğin temsilcileri siyasal ve toplumsal karar alma mekanizmalarından dışlanmış durumdadır.
-Gençler geleceklerinden umutsuz, işsizlik ve mesleksizlik sorunuyla boğuşmaktadır.
-Düşünce, ifade ve inanç özgürlükleri demokratik ilkelere aykırı bir şekilde ciddi bir baskı altında tutulmakta, internet üzerinden getirilmeye çalışılan yeni kısıtlamalarla haberleşme ve iletişim özgürlüğüne de darbe vurulmaya hazırlanılmaktadır.
-12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla toplumsal barış ve uzlaşma yolunda büyük bir fırsat kaçırılmış, Anayasa değişiklikleri geniş toplumsal mutabakat altında gerçekleştirilememiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmiş, Türkiye’de demokratik sistem, totaliter bir anlayışa doğru hızla kayma göstermiştir.

TOPLUMSAL, EKONOMİK VE SİYASAL HAYATIMIZLA İLGİLİ BU TESPİTLER KARŞISINDA; TÜRKİYE’DE EMEK HAREKETİNE VE EMEK MÜCADELESİNE YENİ BİR RUH KAZANDIRMIŞ, UYUYAN DEVİ UYANDIRMIŞ OLAN SENDİKAMIZ, 14. OLAĞAN GENEL KURUL’UNDA AŞAĞIDA AÇIKLANAN HUSUSLARI, YENİ ÇALIŞMA DÖNEMİNİN YOL HARİTASI VE GENEL KURUL KARARI OLARAK KABUL ETMİŞTİR:

1-TEKGIDA-İŞ Sendikası, her toplumsal kesimin görüş ve önerilerini dikkate alan geniş mutabakata dayalı bir Anayasa değişikliğini öncelikli hedeflerden biri olarak kabul eder. Yeni Anayasa, evrensel insan hakları ve eşit vatandaşlık hakları temelinde;
-Üniter devlet yapısına,
-Demokratik ilke ve esaslara,
-Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğüne,
-Sosyal adalete, laik, sosyal ve hukuk devleti ile hukukun üstünlüğü ilkesine,
-Kuvvetler ayrılığı ilkesine,
-Çalışanların ayrım yapılmaksızın sendikalaşma özgürlüklerini kullanması; grevli toplu iş sözleşmeli sendikal hak ve özgürlüklerden, kısıtlama olmadan yararlanması ilkesine,
-Bir yurttaşlık hakkı olarak herkesin eşit bir şekilde sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi kamusal hizmetlerden ücretsiz yararlanması ilkesine, dayanmalıdır.

2-TEKGIDA-İŞ Sendikası, emekçilerin sosyal, ekonomik ve hukuksal hak ve kazanımlarının kaldırılmasına yönelik tüm saldırılara karşı mücadele edecektir.
-Kıdem tazminatının kaldırılması, ucube bir fona dönüştürülmesi; ayrıca bir karar alınmasını gerektirmeksizin ve TEKGIDA-İŞ Sendikası üyelerinin tamamının uygulamak zorunda olduğu, bir GENEL GREV nedenidir.

3-Bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları, taşeronlaşma, güvenceli esneklik adı altında, ücretle çalışanların köleleştirilmesine, emeklerinin değersizleştirilmesine yol açacak her türlü uygulama ve yasal düzenleme girişimleri, temel mücadele alanlarımızdır. Yine halen 4/C statüsünde çalışanların, 4/B kapsamında olanlara sağlandığı şekilde, kadrolu olarak ve sürekli bir şekilde çalışmaları için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının takipçisi olunacaktır. TEKGIDA-İŞ Sendikası yoksulluk ve işsizlik sorununa çözüm bahanesiyle kölelik düzeninin getirilmesini şiddetle reddeder, tüm gücüyle mücadeleyi öngörür.

4-İşsizlik Fonu’nun amaç dışı kullanılması, Hükümet ya da sermaye temsilcileri tarafından ucuz kaynak olarak kullanılması kabul edilemez.

Mevsimlik ya da geçici statüde çalışan ve bu günkü mevzuatla hiçbir şekilde işsizlik ödeneği alması mümkün olmayan çalışanlardan işsizlik ödeneği kesilmesine son verilmeli, yapılan kesintiler kendilerine iade edilmelidir.
İşsizlik ödeneği miktarları yaşam koşullarına uygun bir şekilde arttırılmalı ve yararlanmaya ilişkin kapsam genişletilmelidir.

5-TEKGIDA-İŞ Sendikası, sendika ve toplu iş sözleşmesi hukukunda yasakçı zihniyete son veren, özgürleştirici ve kamu otoritesinin vesayetini ortadan kaldıran bir anlayışla değişikliğe gidilmesinin takipçisi olacaktır. Noter sistemi ve baraj uygulaması kaldırılmalıdır. İşletme toplu iş sözleşmelerinde yüzde 30’luk çoğunluk, yetki için yeterli sayılmalıdır.

6-TEKGIDA-İŞ Sendikası “sınıf dayanışması” ilkesine sonuna kadar bağlıdır. Çalışanların sosyal ve ekonomik hak ve çıkarlarını savunmak, mücadeleyi ortaklaştırmak için; emeğiyle geçinen herkesle ve her kesimle, yurt içinde/yurt dışında, her türlü girişim ve işbirliğine hazırdır. Bu amaçla inisiyatif kullanır ve gerekirse önderlik eder.

TEKGIDA-İŞ Sendikası, TÜRK-İŞ’e üye bazı sendikaların, emek hareketinin içerisinde bulunduğu atalet ve yılgınlığı yenmek amacıyla oluşturdukları “Sendikal Güç Birliği Platformu”nun katılımcıları arasındadır.
TEKGIDA-İŞ’in de imzacı olduğu, Platformun Kuruluş bildirgesinde açıklandığı gibi, gerek sendikal harekete ivme kazandırmak ve gerekse emek haklarına yönelik saldırıları bertaraf etmek amacıyla, bütün emek bileşenleri, örgütleri, işsizler, gençler kısaca toplum içerisinde kendisini ezilen konumunda hisseden herkesle dayanışma içerisinde olunacak, mücadele sahasını genişletmek için gerekli olan her türlü görev ve sorumluluk üstlenilecektir.

TEKGIDA-İŞ Sendikası Genel Kurulu, güç birliğinin tabana yayılması, dayanışma fikri ve duygusunun genişletilmesi ve Bildirgede açıklanan hedeflere ulaşılması için, gerek kendi gücüyle, gerekse Sendikal Güç Birliği Platformu çatısı altında her türlü mücadeleyi verme kararındadır.

7- TEKGIDA-İŞ Sendikası emek dayanışmasını sadece yurt içinde değil, dünya üzerindeki tüm emekçileri de kapsayan bir anlayış içinde kabul etmektedir. Günümüzün küresel köyünde, sermaye, parçaladığı üretim sahaları yoluyla dünyanın her yöresine ucuz emek/düşük maliyet hedefiyle giderken; Sendikamız, bu üretim sahalarındaki emekçilerin de artık güçlerini ve eylem ruhunu bütünleştirmelerinin zamanının geldiğine inanmaktadır. Sendikamızın, özellikle çok uluslu şirketlerin kontrolündeki işletmelerde yaşanan sendikal sorunları uluslararası emek örgütleri ile birlikte aşma konusunda yaşadığı olumlu deneyimler, sınıf dayanışmasının uluslararası boyutunun yakın bir gelecekte çok daha kritik bir önem taşıyacağını göstermiştir. Bu nedenle uluslararası emek örgütleriyle ilişkiler çok daha yakın bir düzeyde ve daha geniş düzlemde devam ettirilecektir.

8-TEKGIDA-İŞ Sendikası özgür düşünceyi, herkesin kendini özgürce ifade edebilme hakkını savunmayı ilke edinmiştir. Her türlü ayrımcılığı, eşitsizliği, sosyal ve ekonomik dışlanmayı peşinen reddeder. Özgür düşünceye yönelik her türlü baskı, zulüm ve tehdidin ortadan kaldırılmasını; hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde herkes için yerinde, zamanında ve gecikmeden adalet; talep eder.

9-TEKGIDA-İŞ Sendikasının temel hedeflerinden bir başkası, başta üyeleri olmak üzere herkesin insanca yaşamasına yetecek gelir düzeyine sahip olması, başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamusal hizmetlerden ücretsiz yararlandırılmasıdır.

10-TEKGIDA-İŞ Sendikası özelleştirmelere karşıdır. Bu güne kadar yapılan özelleştirmeler hiçbir toplumsal fayda yaratmamıştır. Kamu girişimciliği yeniden canlandırılmalı, az gelişmiş bölgelere devlet eliyle yatırım yapılmalı, iş ve istihdam götürülmelidir.

11- TEKGIDA-İŞ Sendikası, sadece üyeleri için değil, tüm ezilenler, yoksullar, işsizler için de toplumsal projeler üretilmesinin işçi sendikalarının ana sorumluluğu olduğunu kabul eder. Bu doğrultuda üzerine düşeni yapmaya hazırdır.

12- TEKGIDA-İŞ Sendikası, tüketimden gelen gücünü kullanarak, örgütsüz ve güvencesiz işçi çalıştıran işletmeler yerine, üyeleriyle birlikte, sendikalı işçi çalıştıran işletmelerin ürettiği ürünleri tüketmek konusundaki bilinçli tavrını sürdürmektedir ve bunu bir “tüketim kampanyası” olarak tüm emekçilere yayma kararlılığındadır.
13-Son olarak TEKGIDA-İŞ Sendikası ülkesi, yakın coğrafyası ve tüm dünya için barış ve kardeşlik ilkesine inanır, savaşın en büyük insanlık suçu olduğu düşüncesiyle, şiddete dayalı her yöntemi reddeder. Kaynak:tekgida.org.tr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

4857 Sayılı İş Kanunu Kimleri Kapsar