Deri İş'e Üye Oldukları İçin İşten Çıkartılan DESA İşçileri Serdar Kuru Ve Hakan Lermi Fabrika Önünde Direnişte


Grev önlüğü tehlikeli ve yasaktır! 
Düzce'de tam da patronların istediği gibi savcılık ve jandarma örgütlenmesi var. Sendikalı işçileri yıldırma konusunda patronlara yardım için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Şöyle ki , Desa'daki işlerinden atıldıkları için fabrika önünde direnişte bulunan işçilerin, giydikleri sendika önlükleri bile yasa dışı kabul edilip toplanıyor, sonra da işçiler savcılığa götürülüp saatlerce sorgulanıyor. Ancak örgütlü güçlerine güvenen işçiler, "Bir kere sendika bulaştı, dönüş yok" diyerek mücadeleden vazgeçmiyor.

Düzce'deki Desa Deri fabrikasından sendikanın öncü işçileri oldukları için bir komplo sonucu işten atılan 2 işçi ocak ayından bu yana kapı önünde mücadeleyi sürdürüyor.

Üzerlerine araba sürülen, işyerindeki çalışma arkadaşlarıyla konuşmaları yasaklanan işçiler, jandarmanın türlü baskılarına, maddi zorluklara sendikaları Deri-İş'in de desteğiyle direniyorlar. Düzce'ye gittik ve Desa önündeki direnişçi işçiler Serdar Kuru ve Hakan Lermi'yle röportaj yapmak istedik. Ancak işçiler uzun mücadelenin verdiği deneyimle o kadar güzel konuştular ki, bize oturup dinlemek ve anlattıklarını aynen size aktarmak kaldı:

İŞVEREN YANLISI İŞÇİLER SALDIRDI ONLAR ATILDI
Serdar Kuru, işyerindeki çalışma şartlarını, sendikal faaliyeti, baskıları, sonrasında başlarından geçen birçok şeyi şu şekilde anlattı:

"2007'nin ekim ayında Desa'da işe başladım. Yaklaşık üç buçuk yıl buraya emek verdim. Sendika gelmeden önce içeride çalışma şartları çok çok kötüydü. İşçi ayrımı, işçileri köleleştirme, her türlü baskıya maruz kalıyorduk. Zorunlu mesai vardı. Suları musluktan içiyorduk. Biri gelse de buna bir son dese diye bakıyorduk. Nihayetinde Deri-İş Sendikası geldi. Teker teker üye olduk. 2008' in ağustos ayında 42 işçi işten çıkarıldı. 42 kişi işe iade davasını kazandı. Biz de tekrar üye olmaya başladık. Protokole uymadığı gibi artık yasal zemin hazırlayarak işçilere baskı yaparak işten çıkartmaya çalıştı bizi. 27-28 Ocak 2011 tarihinde Hakan'la beni bir komplo ile işten çıkardılar. Şöyle gelişti olay: İşveren yanlısı bir arkadaş içeride hepimize ana avrat söverek tahrik etmeye çalıştı. Biz de şikayet etmeye gittik. Müdürün karşısında sordum. 'Sen hangi cesaretle neye güvenerek bizim hepimize küfür edebiliyorsun' dedim. 'Napiyim ağzım bozuk' diyerek cevap verdi müdürün karşısında. Bu kadar rahattı. Şu an hâlâ içeride kendisi çalışıyor. Biz kapıdayız. Kavga yok sataşma vardı. Ama sonuçta biz işten çıkarıldık. Jandarmaya, “İki arkadaş kavga ettiler”demişler. Hakan'la ben kavga etmişim güya “o yüzden işten attık” demişler.

'ARABALARI ÜZERİMİZE SÜRDÜLER'
Biz atıldıktan sonra direnişe başlayınca, arkadaşlar yanımıza gelmeye çalıştıklarında engellemeye çalıştılar. “Teker teker gelin”dediler.

Kapıda kenarda durduğumuz halde arabaları üzerimize sürdüler. Benim şu an bir çocuğum var. 4-5 kişiye bakmakla yükümlüyüm. Çok zor. Gerçekten işsiz kalmak. Sigortanın süresi de doldu artık. Çok zor durumdayız yani. Zaten sendika da burada durmasa biz burada olamayız ki. O, da karın tokluğuna yetecek kadar yardım yapabiliyor. Ama bir kere sendika buraya bulaştı. Burada bir kişi kalsa bu fabrika buradan kalkıp gitse bile sendikadan kurtulamayacaklar. Eninde sonunda sendika buraya girecek. Teker teker işçileri içeri alıp konuşup caydırmaya çalışıyorlar. Sonuna kadar dayanacağız.

'SENDİKA İÇİN PKK'Lİ DEDİLER'
Direnen işçilerden Hakan Lermi de kendi sendikalı olma sürecini, üzerindeki baskıları ve direnişlerine karşı Düzce'deki jandarma birimin ve savcının tutumunu anlattı: "Desa'da 2008 yılının nisan ayında iş başı yaptım. O zamanlarda yeni sendikalaşma başlıyordu. Aradan bir yıl geçtikten sonra, iş yerindeki şartlar nedeniyle karar verdim sendikaya üye oldum. O zamanlar çok kötü karalamalar yapılmıştı. Bunlar PKK'li diye... Biz bunlara inanmadık çünkü yalanları sonraları sürekli ortaya çıkıyordu. Gerçi sendikalı olduktan sonra bir şeylerin gerçek yüzünü o zaman daha iyi gördüm. Üzerimdeki baskılar arttı. Fabrikada biz sendikalıların yeri değiştiriliyor, en kötü yerlerde çalışmaya zorlanıyorduk. Bu baskılar beni sendikaya daha da bağladı. Sendikanın öncülüğünü yapmaya başladım. İşten attırmak için her şeyi yaptılar, son olarak şu anda kapı önünde beraber direndiğim Serdar arkadaşımla üzerimize adamlar salındı, küfürler edildi. Sonra da bize patronun adamları saldırmasına rağmen, sanki biz birbirimizle kavga etmişiz uydurmasıyla işten atıldık. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Yasal süreç devam ediyor."

5 yaşındaki çocuğuyla direniyor
Serdar Kuru 5 yaşındaki çocuğunu da direniş alanına getirdiğini anlattı: "Burada bizden önce çıkanlar bir buçuk yıl dayandılar. Bizim de en az bir buçuk iki yıl dayanmamız lazım ki sonucuna ulaşalım. Çocuğum büyüyünce de ona onurla anlatacağım bir şey olacak. Onu da getirdim. Ona da slogan attırdım. Benim oğlum beş yaşında, “İçeridekiler beni attılar” dedim. Kim onlar diyor bana. Buraya gelenleri beni işten atan zannediyor. Git buradan” diyor. Kimseyi istemiyor"

Fabrikanın idari amiri albay olunca
Hakan Lermi, Desa fabrikasının idari amirinin emekli albay olmasının jandarmanın tutumunu etkilediğini söyledi: "28 Ocak'ta işten atıldığımdan bu yana Serdar'la birlikte fabrikanın önünde direnişteyim. Jandarmalar fabrikanın idari amirinin emekli albay olmasından da kaynaklı olarak sürekli bize baskılar yapıyor. Mesela gelip üzerimizdeki sendika önlüklerini bile sanki yasakmış gibi alıyorlar, sonrada bize savcılığa götürülüp ifademiz alınıyor. Saatlerce bekletildikten sonra takipsizlik kararı veriliyor, önlükleri geriye alıyoruz. Direnişte ailemden bir numaralı destek var. Maddi olarak sendikamız bizi mağdur etmiyor." BURAK ÖZ/BİRGÜN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

İKTİDAR İÇİN DEĞİŞİM