Ekim Devrimi Bütün iktidar Sovyetler'e

Bütün iktidar Sovyetler'e
Ekim Devrimi, kendi özgünlüğü ve tarihselliği ile birlikte yeni devrimler çağına birçok önemli teorik, ideolojik, siyasal deneyim bırakarak tarih içindeki etkin yerini almıştır. Şimdi zaman, devrimci yöntemdeki sürekliliği kurmak ve kendi özgüllüğümüzde yoğunlaşma zamanıdır.

Daha sonra 16 cumhuriyetten oluşan ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği adını alan Rusya’da gerçekleşen Ekim Devriminin dönemin nesnel ve öznel koşulları içinde gerçekleşti. Bolşeviklerin stratejik yönelimleri her zaman Marksizm temelindeki bir düzen karşıtlığı ile belirlenmiş ve devrim bu yaklaşım sayesinde başarıya ulaşmıştır.

Lenin gibi dönemin temel özelliklerinin devrim olanakları ile bağını kuran bir önderlikle, ciddi mücadeleler içinden geçmiş bir örgütlenme bu tarihsel koşullarda devrimin öznesi olarak şekillenmiştir. Ancak her şey idealize edilebilecek öznel faktörlerle açıklanamaz.

Bir devrim için daha başka öznel ve onların üzerinde yükseldiği nesnel koşullar da gerekmektedir.

Rusya o zaman 170 milyon nüfustan oluşmaktaydı ve 1913’te 18 milyon ücretli, 3 milyon fabrika işçisi, bir o kadar da kır emekçisi bulunmaktaydı. Nüfusun yüzde 85’inin kırsal alanda yaşadığı Rusya’da sanayi üç kentte yoğunlaşmıştı. Birinci Dünya Savaşı ile ülke nüfusunun yüzde 35’i, en büyük iki sanayi kenti olan Moskova ve Petrograd’ın ise yüzde 58’i yok olmuştu. Lenin, bu durumun Rusya’da yarattığı sancıları gerek devrim olanakları gerekse devrimin yaşaması için her zaman gözeten bir politika izlemiştir.

Yöntemsel planda Lenin ve Bolşevikler öncelikle kapitalizmin işleyiş yasaları ve Rusya’daki gelişmesini Marksizm’den hareket ederek çözümlemiş, devrimin Rusya özgülündeki koşullarında yoğunlaşmıştır. Nesnel koşullar kapsamında Rusya’nın emperyalizmin zayıf halkası olduğu, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın yarattığı yıkım koşulları; açlık, barış, demokrasi ve ulusal sorunların 1917 Şubat Burjuva Devrimi ile çözülmemiş oluşu, Ekim Devrimine geçişte önemli olanaklar sunmuştur. Şubat Devrimi sonrası burjuva hükümet ve İşçi, Köylü, Asker Sovyetleri(Meclisler)’nden oluşan ‘ikili iktidar’ koşullarında burjuva iktidarın karşı-devrimci konumlanışı ve 1905 yenilgiye uğrayan devriminde ortaya çıkan ‘Sovyetler (Meclisler)’ örgütlenmesinin 1917 koşullarında burjuva iktidara karşı bir iktidar organı olarak öne çıkarılışı, Ekim Devriminin öznel koşullarını oluşturmuştur.

Devrimlerin Devrimi
İngiliz sanayi devrimi kapitalizmin sivil toplumun bağrında geliştiği koşullarda gerçekleşmişti. 1789 Büyük Fransız Devrimi ise siyasaldı; Avrupa’da ulusların ve burjuva toplumda sınıfların yeniden dizilişine, sınıf mücadelelerinde yeni bir döneme, 1848 devrimleri ile 1871 Paris Komünü uğraklarına yol açan bir büyük devrim idi. 1789 süreci, radikal küçük burjuvazinin başarısını ve aynı zamanda gericilik ve burjuvazi karşısındaki yenilgisini de kapsamıştı. ‘Eşitlik, özgürlük’ burjuva toplumlarında ideolojik yanıltmaların ötesinde bir yer edinemeyecek, siyasal toplumsal kurtuluşun yeni ufkunda başkalaşmış bir içerikle yer alacaktı.

Marks ve Engels İngiliz ekonomi politiği, Fransız siyasallığı ve Almanların kuramsal (felsefi) üstünlüklerinden söz etmişlerdir. “Marksizm’in üç bileşeni” olarak da adlandırılan bu üç çözümlenmiş alanın, önce ‘Rus Marksizm’inin babası’ Plehanov ve esasen Lenin üzerinden Ekim Devrimine bir manivela oluşturduğunu belirtmek gerekir. 1917 Büyük Ekim Devrimi, Marksizm belirlenimli sınıf mücadeleleri ve devrimlerin en büyük pratiği olarak, önceki bütün devrim ve sınıf mücadelelerini aşan, kapitalizmin tarihsel sınırlarına ulaştığını gösteren ve dünya-tarihsel süreçleri belirleyen bir devrim olmuştur. Birbirinden farklı sosyalizm denemeleri böylelikle dünyanın üçte birinde egemen olmuş ancak daha sonra tarihsel kısıtlılıklar, emperyalizm-kapitalizmin çelici aktif konumu, yönetimlerin zafiyetleri, kitlelerin devrimci sosyalist bir dirilik içinde örgütlenememesi, yönetime katılmaması sonucu oluşan depolitizasyon gibi bir dizi faktör sonucu, dünya devrim süreci 1990’larla birlikte bir kesintiye uğramıştır. Ancak siyasal ve toplumsal kurtuluş için kapitalizmin nedensellik ve sonuçlarının devrimci eleştirisi ve devrimci tarzda aşılması gerekliliği; kapitalizmin sürekli olarak ürettiği sosyo ekonomik, siyasi ve jeo stratejik bunalımlar, emperyalist işgaller ve milyarlarca insanın kahredici yaşam koşullarının gerçekliği içinde güncelliğini koruyor. Hiçbir yenilgi, kesinti ve gelişme bu çıplak gerçeği ve Ekim Devriminin tarih içindeki yerini değiştiremiyor.

Ekim Devrimi’nin Dinamikleri
Ekim Devriminin dinamiklerine eğilirken, kabaca söylenirse I. ve II. Enternasyonal sosyalizmin ilk dönemlerini, Ekim Devrimi ve III. Enternasyonal de yeni bir dönemini simgeledi ve bu dönem, ne zaman başlatılırsa başlatılsın, kapanalı bir hayli zaman geçtiğinin görülmesi gerekir. Fakat bugünkü aşamada da Lenin’in kuram ve eylemlerinde somutlanan siyaset felsefesi ve uyguladığı yöntem belirli bir güncelliğe sahiptir.

Macar Marksist György Lukacs, Marks’ın yöntemini, “İngiliz fabrikasının mikrokosmosu içinde, onun toplumsal öncülleri, koşul ve sonuçlarında, onun oluşumuna yolaçan ve varlıklarını sorunlu bir hale sokan tarihsel eğilimlerde, bir bütün olarak kapitalizmin makrokozmosunu hem teorik hem de tarihsel olarak ortaya çıkarmıştır” (Lenin’in Düşüncesi/Devrimin Güncelliği, Belge Yay. 1998, sf. 8) sözleriyle açıklar. Lukacs Lenin’in yöntemine ilişkin de şunları söyler: “Bugün, Marx’ın kapitalizmin genel gelişmesi için yaptığını, zamanımızda Lenin’in başardığını bilen çok az kişi var. Lenin, modern Rusya’nın gelişme sorunları içinde –yarı feodal bir mutlaki yönetim altında kapitalizmin oluşum sorunlarından, geri bir köylü ülkesinde sosyalizmi gerçekleştirme sorunlarına dek– daima, tüm bir çağın sorunlarını gördü: kapitalizmin son aşamasına girildiğini ve proletarya ile burjuvazi arasında artık kaçınılmaz olan nihai mücadeleyi, proletaryanın –ve insanlığın kurtuluşu– yararına yönetme olanaklarını gördü.

“Lenin asla, –tıpkı Marx gibi– zaman ve mekanca sınırlı, yerel Rus deneyimini genelleştirmedi. Tersine, o, dahice bir bakışla, zamanımızın temel sorununu, ilk ortaya çıkacağı yer ve zaman içinde derhal seçti: yaklaşan devrim. Ve bundan sonra, gerek Rusya’ya ilişkin gerekse uluslararası tüm olayları, bu perspektif içinden, devrimin güncelliği perspektifinden kavradı ve kavranabilir kıldı.

“Devrimin güncelliği: Lenin’in temel düşüncesi ve aynı zamanda onu Marx’a kesin olarak bağlayan nokta budur”” (age, sf. 9) Gerçekte de Marks ve Engels, kapitalizm çözümlemelerini, en gelişkin ülke İngiltere’ye, İngiliz fabrika sistemine dayandırmışlardı. Lenin de bu çözümlemelerde tespit edilen işleyiş yasalarıyla kapitalizmin üst ve son aşaması olan emperyalizmden hareket ederek, daha önce koşulları yeterince olgunlaşmamış bulunan kurtuluş momentini saptamıştır. Lenin kapitalizme içkin genel yasallıkların yönünü ve bu sistemin bunalımının belirli bir somutluk, belirli bir zaman ve özgül bir mekanda; o dönemin uluslararası koşullarında, emperyalizm, bunalım, savaş ve Rusya koşullarında bulunmasını, görülmesini sağladı. Lenin, kapitalizmin en gelişkin olduğu ülkelere değil kendi ülkesine baktı. Söz konusu koşullarda sınıf mücadelesi ile devrim/iktidar perspektifini kaynaştırdı. Bunun için parti içinde önemli mücadeleler verdi ve tarihsel moment ve olanakları değerlendirerek Ekim Devriminin gerçekleşmesinde en büyük rolü oynadı.

Bu noktada Lukacs’ın Marx ve Lenin arasındaki ‘devrimin güncelliği’ düşüncesine ilişkin gördüğü bağı ‘toplumsal–tarihsel bütünün tam bir çözümlemesi’ne dayandırması ve ‘devrimin güncelliği, tek tek günlük her sorunun, toplumsal–tarihsel bütünün somut bağlamı içinde ele alınması, bunların proletaryanın kurtuluş momentleri olarak incelenmesi’ olarak açıklaması büyük önem taşır. Zira ‘günlük her sorunun –günlük sorun olarak bile– aynı zamanda devrimin temel sorunu olduğu’ (Lukacs, age, sf.11) köktenci yaklaşımı revizyonizm, oportünizm, reformizm tarafından yadsınmaktadır.

Devrime nesnel temel oluşturabilecek olgu ve koşullar bütünlüğünü ve Ekimi önceleyen 1917 Şubat Devrimi sürecini Lenin şöyle açıklamıştı: ‘Pek çok tarihi neden yüzünden –Rusya’nın hatırı sayılır geriliği, savaşın yarattığı özel güçlükler, çarlığın aşırı ölçüde dağılması, 1905 geleneğinin olağanüstü canlılığı– Rus devrimi öteki ülkelerdeki devrimi geride bıraktı. Siyasal yönetimi açısından Rusya devrimle birkaç yıl içinde ileri ülkelere yetişti.’ (Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Gerekleri, Ekim Yay., 1990, sf. 64)

Devrimin Sınıfsal Karakteri
Bu noktada devrimin niteliği ve sınıfsal karakteri sorununa da kısaca değinmekte yarar var. Çünkü Marksizm kökenli tarihsel şema, ‘dünya devrimi’ ve sosyalist devrimi başat tarihsel eylem olarak görüyor fakat Rusya gibi kapitalistleşme ve burjuva devrimlerinin güncelliği sorununu yaşayan ülkelerde önce burjuva demokratik devrim, sonra sosyalist devrim olarak şekilleniyordu. Egemen algı sosyalizme geçiş için nesnel koşulların, kapitalizmin egemenliğinin ve burjuva devriminin gerçekleşmiş olması gerektiği yönündeydi. Lenin açısından ise burjuva demokratik devrimi, öncelikle proletaryanın ‘siyasal özgürlükler’ ve ‘demokrasi mücadelesinde eğitimi’ açısından önem taşıyordu. Lenin ve Troçki dışında Rusya’daki bütün akımlar (başlıcaları Narodnikler, Ekonomizm, Legal Marksizm, Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerdi) burjuva devrimini kutsuyor; Narodnikler tarihsel materyalizm dışı bir şekilde Rus köy komünleri üzerinden bir geçiş kurgularken diğerleri “burjuvazinin öncülüğü ve kapitalist aşamanın yaşanması gerektiğine varan tezler üretiyorlar, otokrasi karşıtı liberal burjuvazi ile aynı hedefi paylaşıyorlardı. Troçki ve Lenin ise burjuva demokratik devriminden öncü güç olarak burjuvaziyi düşürmüşlerdi. Fakat Troçki saf bir sosyalist devrime varan kurgularla köylülüğü dışlıyor; Lenin ise ne devrime burjuvaziyi doğrudan katıyor ne de köylülüğü dışlıyordu. Lenin proletaryanın öncülüğündeki bir demokratik devrim üzerinden demokratik devrim–sosyalist devrim diyalektiğini kurarak “işçi–köylü devrimci demokratik diktatörlüğü” formülasyonunu ileri sürüyordu. “Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği” ile “Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi” arasında, gerçekte böyle ince bir diyalektik bulunmaktaydı. Lenin’in çizgisi, 1917 Ekim Sosyalist Devriminde de olduğu üzere, sosyalist devrimci aşırılıklara kapalıydı, “saf devrim yoktur” diyordu. Lenin devrim dönemi boyunca iktidar sorunu, iktidarın sınıfsal niteliği, devrim an’ı ve demokratik devrim–devrimci demokrasi–sosyalist devrim diyalektiğine; devrimden sonra da ülkede sosyalizmin kurulması, Sovyetler örgütlenmesi ve iktidarının temsili parlamentarizm ile doğrudan demokrasiyi kaynaştırdığı için en demokratik cumhuriyetten neden kat kat daha demokratik olduğuna ve bürokratikleşme tehlikesine dikkat çekiyordu.

Devrim sürecinde Lenin kendiliğindenliği fetişleştirmeye karşı çıkarken ideolojik, siyasal, ekonomik mücadeleler bütünselliğini kurmuş, dışarıdan bilinç çalışmaları ve kitlelerin kendiliğinden hareketini çok önemsemiş, demokratik merkeziyetçilik işleyişindeki devrimci öncü örgüt/parti yaklaşımını kendisi için sınıf ve kitle içinde parti çalışması ile kaynaştırmıştır. Lenin’de tarihi kitlelerin yaptığı/yapacağı Marksist belirlenimi başat bir konumdadır. Lenin’in sınıfsal manzumesi ve ittifaklar politikası proletaryanın bağımsız devrimci çizgisinin oluşumu eşliğinde işçi–köylü ittifakı, proletarya–yoksul köylülük–yarı proleterler, emekçi halk ve ezilen halklar zincirini dinamik bir içerikle kapsamaktadır. Tarım/toprak sorunu ve ulusal sorun böylece devrimin merkezi bir sorunsal alanı ve bütünleyeni olmuş; ulusların kaderlerini tayin hakkına devrim ve sosyalizm zeminini kazandırılmış; devrimci durum ve diğer temel kavramlarla Leninist devrim kuramının ana halkaları Marksizm’den hareketle oluşturulmuştur.
Bu yazı muhalefet.org sitesinde yayınlanmıştır.

Ekim Devrimi burada özetle değinilen nesnel-öznel koşullar kaynaşmasıyla gerçekleşmiştir. Şimdi tarihin, kitlelerin hareketinin, kapitalizmin bunalımı ve emperyalizmin dünyayı paylaşım güdülerinin, savaşların, sınıfsal–toplumsal kurtuluş ve bu tarihselliğe tabi ulusal kurtuluş bakiyelerinin başka bir evresindeyiz. Ekim Devrimi, kendi özgünlüğü ve tarihselliği ile birlikte yeni devrimler çağına birçok önemli teorik, ideolojik, siyasal deneyim bırakarak tarih içindeki etkin yerini almıştır. Şimdi zaman, devrimci yöntemdeki sürekliliği kurmak ve kendi özgüllüğümüzde yoğunlaşma zamanıdır.Kaynak: birgun.net/Iıgın Özel

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

4857 Sayılı İş Kanunu Kimleri Kapsar