Kayıtlar

Makale Ve Köşe Yazıları etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sendika İçi Demokrasi Tehlikede / Yıldırım Koç

7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa göre (M. 1 l/l/h), genel kurulun görev ve yetkileri arasında "şube açma, birleştirme veya kapatma, bu konuda tüzükte belirlenen esaslar doğrultusunda yönetim kuruluna yetki verilmesi" bulunmaktadır. "6356 sayılı Kanunun verdiği yetkiler kullanılıyor" gibi bir gerekçeyle sendika tüzüğü değiştirilir ve genel kurulun şube kapatma ve birleştirme yetkisi de yönetim kuruluna verilirse, sendika-içi demokrasi büyük darbe yiyecektir. Sertleşen mücadele koşullarında sendika-içi demokrasiye vurulacak her darbe, sendikanın gücünü zayıflatacak ve yenilgi ve teslimiyeti gündeme getirecektir. Şube kapatma ve birleştirme yetkisi yönetim kurullarına devredilmemelidir. Sendika İçin Demokrasi Tehlikede / Yıldırım Koç İşçi sendikalarının bazılarının genel kurulları yapıldı; bazılarınınki önümüzdeki aylarda yapılacak. Türkiye'de sendika-içi demokrasi açıs

Karlı Ve Kanlı Sektör: Kömür Yerüstüne İşçi Yeraltına / Aziz Çalik

Kârlı ve kanlı sektör: Kömür yerüstüne işçi yeraltına/Aziz Çalik Soma katliamından 5.5 ay sonra bu kez, Türkiye’nin en zorlu kömür havzalarından biri olan Karaman-Ermenek’te 18 maden işçisi su baskını sonucu madende mahsur kaldı. Türkiye bu felaketin katliama dönüşmemesini ve işçilerin kurtarılmasını dört gözle bekliyor. Ermenek’te yaşanan felaketin nedenleri Soma’da ve Torunlar’da yaşananlardan farklı değil. Taşeronlaşma, özelleştirme, kuralsız ve güvencesiz çalışma rejimi madenleri ve inşaatları işçi cehennemine dönüştürüyor. Düşünün, işçilere öğlen yemeği vermekten aciz bir şirkete dünyanın en tehlikeli işi olan maden işletmeciliği verilmiş. Üstelik rödovans (kiralama) usulü ile. İşletmede ve bölgede sendika ve toplu sözleşme yok. Madenin sahibi devlet. Madenin kiralanması ve denetlenmesinden birinci derecede sorumlu olan kuruluş Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın madencilikten sorumlu birimi Maden İşleri Genel Müdürlüğü. TMMOB raporunda  Ermenek felaketi öngörülmüştü

10 işçinin ölümünde bu detay gözden kaçıyor /Prof. Dr. İzzettin Önder

10 işçinin ölümünde bu detay gözden kaçıyor /Prof. Dr. İzzettin Önder 10 işçinin ölümünde bu detay gözden kaçıyor  Devlet üniversiteleri YÖK ve siyasilerin derin manevraları sonucunda cemaatleşmiş ve akademik düzeyde de gerilemiş durumdalar. Bunun da ötesinde, üniversiteler gayet katı ve hemen hiçbir özgür düşünceye yer vermeyen bir yapı konumuna gelmişlerdir. Böylesi boğucu ortamda, bereket ki, iki önemli kurum devrede olarak, özellikle gençlere ve tüm topluma biraz da olsa nefes alma imkanı vermektedir. Bunlardan biri Karaburun Bilim Kongresi, diğeri ise Özgür Üniversite'dir. Bu iki kurumda da her türlü özgür düşünce hiçbir engele takılmadan ifade edilmekte ve tartışılmaktadır. Karaburun Bilim Kurulu'nun yılda bir defa toplanan ve, maalesef, kısa süreli bir etkinlik olmasına karşın, Özgür Üniversite'de edebiyat, ekonomi, felsefe vb gibi çok çeşitli alanlarda konferans veya ders sistemi şeklinde eğitim faaliyeti sürdürülmektedir. NASIL OLUYOR DA KAPİTALİZM AYAKTA KA

Sendikaların genel kurulları ne zaman toplanır Genel kurullar kaç yılda bir toplanır / Yıldırım Koç

Sendikaların genel kurulları ne zaman toplanır Genel kurullar kaç yılda bir toplanır / Yıldırım Koç Bazı Sendikalarda Kanun Dışı Düzenleme  /Yıldırm Koç Sendikaların genel kurulları ne zaman toplanır? Sendikalara ilişkin ilk kanunumuz 1947 yılında kabul edilen 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri hakkında Kanun'du. Bu Kanun'da sendika genel kurullarının toplanma süresine ilişkin bir düzenleme yoktu. Sendikalara ilişkin ikinci kanunumuz 1963 yılında kabul edilen 274 sayılı Sendikalar Kanunu'ydu. Bu Kanunun 25. maddesi şöyleydi: "Bu Kanuna göre kurulan mesleki teşekküller genel kurullarının ve şube kongrelerinin en geç iki yılda bir toplanması (...) mecburidir." 274 sayılı Kanunda 1970 yılında 1317 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrasında ilgili madde şu biçimi aldı: "Bu kanuna göre kurulan mesleki teşekküller genel kurullarının ve şube kongrelerinin en geç üç yılda bir toplanması (...) mecburidir." 1983 yı

Sendikalar Nasıl Kurtulur /Yıldırım Koç

Sendikalar Nasıl Kurtulur /Yıldırım Koç,  Asiye Nasıl Kurtulur /Yıldırım Koç ASİYE NASIL KURTULUR?  Yıldırım Koç Asiye Nasıl Kurtulur?" Vasıf öngören'in ünlü oyunuydu. 1976 ve 1986 ?yıllarında filmi de çekilmişti. Peki, "sendikalar nasıl kurtulur?" sorusuna nasıl yanıt vermek gerek? 29 Ocak 2014 günü yayımlanan istatistiklere göre toplam sendika üyesi sayısı 1.096.540. Ancak çeşitli sapmalar dikkate alındığında, sendikalı işçi sayısının 800 bin civarında olduğu söylenebilir. Sendikalar nasıl kurtulur? Sendikalar nasıl güç ve itibar kazanır? Sendikacıların itibarı yükseltilmeli Geçenlerde bir sendikanın genel başkanıyla sohbet ediyorduk. Genel başkan seçildikten sonra bir arkadaşının söylediklerini üzülerek aktardı. Arkadaşı, "hadi, iyisin iyisin; artık malı götürürsün!" demiş. Herhalde sendikaların güç ve itibar kazanmasının ilk adımı, sendikaları "malın götürüldüğü" yerler olmaktan çıkarmaktan geçiyor. Günümüzde kimse aptal değil. işçi

Sendikalaşma Cephesinde Yeni Bir Şey Yok / Aziz Çelik - Birgün Gazetesi

Sendikalaşma Cephesinde Yeni Bir Şey Yok / Aziz Çelik - Birgün Gazetesi SENDİKALAŞMA CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK! Ocak 2014 sendikalaşma istatistiklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tebliği dünkü (29 Ocak 2014) Resmi Gazete'de yayımlandı. İstatistiklere göre kayıtlı işçi sayısı 11 milyon 600 bin, sendikalı işçi sayısı 1 milyon 96 bin ve sendikalaşma oranı yüzde 9.45 olarak gerçekleşti. Ocak 2013 istatistiklerinde sendikalı işçi sayısı 1 milyon 1 bin ve sendikalaşma oranı 9.21 idi. Sendikalı işçi sayısı 95 bin artmasına karşın sendikalaşma oranında önemli bir değişim yaşanmadı. Çünkü kayıtlı işçi sayısı 10.8 milyondan 11.6 milyona yükseldi. Sendikalaşma oranları açısından önemli bir değişiklikten söz etmek mümkün değil. Ancak sendikal istatistiklerin ortaya koyduğu başka çarpıcı gerçekler var. Öncelikle bu oranların kayıtlı işçilere göre hesaplandığının altını çizmek gerek. Oysa gerçek sendikalaşma oranlarına ulaşmak için kayıtsız işçileri de hesaba kat

Kıdem Tazminatı Fonu Meselesi Menderes'ten Kalma

Kıdem Tazminatı, Kıdem Tazminatı Fonu,  4857 Sayılı İş Kanunu , Çalışma Meclisi , Kıdem Tazminatı Kaldırılıyor, Kıdem Tazminatı Fonu İlk Defa Adnan Menderes Döneminde Gündeme Gelmiştir. Kıdem Fonu Meselesi Menderes'ten Kalma Başbakan Tayyip Erdoğan, çeşitli vesilelerle AKP'nin Demokrat Parti'nin (DP) devamı olduğunu belirtir ve kendisini de "Menderes'in çizgisini sürdüren lider" olarak tanımlar. Aslında bir bakıma haklıdır. Bizim alanımızla ilgili olarak, yani çalışma yaşamında da Kıdem Tazminatı Fonu, ilk kez Menderes döneminde gündeme gelmiştir. 1954 yılında toplanan 2. Çalışma Meclisi'nde Kıdem Tazminatı Fonu kurulmasına yönelik ilk somut öneriler ortaya atılmış ve bu toplantıda "Kıdem hakkına tekabül eden karşılıkların işyerlerinde ayrı bir fon halinde veya karşılıkların umumi bir fonda Çalışma Bakanlığı'nca araştırılması" kararlaştırılmıştır (Bakınız: Av. Ferhan Tuncel: Kıdem Tazminatı, Türk-İş yayını, Ankara, 2007). Daha son

Taşeron Yasasıyla Taşeronlaşma Yaygınlaşacak Emek Sömürüsü Artacak / H. Faruk Üstün

Taşeron Yasasıyla Taşeronlaşma Yaygınlaşacak Emek Sömürüsü Artacak  / H. Faruk Üstün* Hükümetçe hazırlanan taslakta; 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin 7. fıkrasında yer alan, "... işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde..." belirlemesinin kaldırılması işverenlerin talebi olup taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı, emek sömürüsünü yoğunlaştırmayı amaçlamaktadır. Yine 7. fıkradaki "sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran" ibaresindeki "aldığı işte" belirlemesinin 7. fıkradaki tanımlamadaki değişikliğin doğal sonucu olarak, kaldırılması; her işletmede ve her işyerinde bütün işlerin alt işverenlere/taşeronlara verilmesini sağlamaktadır. AKP Hükümetinin hazırladığı bu kanun tasarısı taslağı ile ilgili değerlendirme ve tespitler yapan KAMU SERMAYELİ KURULUŞ VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde” ibaresinin kaldırılması ile bu iki

Ayaklar Başlar Ve Başbakanlar Aziz Çelik/Birgün Gazetesi

 Ayaklar Başlar Ve Başbakanlar Aziz Çelik/Birgün Gazetesi AYAKLAR, BAŞLAR VE BAŞBAKANLAR Çapulcular, Ayaklar, Ayaktakımı, Baldırı çıplaklar, Paryalar, Plebler, Ameleler, Ümmiler, Sefiller Bunlar . . . Egemenler ve muktedirler tarih boyunca halkı tahkir etmek için nice sıfatlar kullandı. Başbakan da benzer bir söylemle yurttaşların bir bölümünü "ayaklar" bir bölümünü "başlar" diye ayırmaya devam ediyor. Başbakan'ın bu söylemi yeni değil. 2008'de 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyen işçiler ve sendikacılar için de "ayaklar baş olursa kıyamet kopar" demişti. Şimdi de "ayaklar ne zamandan beri baş olmaya başladı" diyor. Başbakan Türkiye'nin kast sistemini anlatıyor: En altta ayaklar, sonra başlar ve en üstte ise "baş"bakan. Başbakan'ın söylemi tarihsel açıdan da yeni değil. Tarih boyunca egemen sınıflar, seçkinler, aristokratlar ve burjuvalar halka karşı bir dizi aşağılayıcı ve onur kırıc

Sendikal Destan Yazıyorlar / Aziz Çelik

Sendikal 'destan' yazıyorlar!   Kamu çalışanlarının toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başlayacak. Bu görüşmelerde kamu çalışanlarını temsil edecek konfederasyon ve sendikaların belirlenmesinde esas olan kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonlarının üye sayılarına ilişkin Temmuz 2013 istatistikleri Resmi Gazetede yayımlandı. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na göre toplu sözleşmelerde kamu görevlilerini ilgili hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikalar ile en çok üyeye sahip ilk üç konfederasyon temsil ediyor. 2013 kamu çalışanları sendikalaşma istatistiklerine göre 2 milyon 135 bin kamu görevlisin 1 milyon 468 bini sendikalı. Sendikalaşma oranı yüzde 69’a ulaştı. Bir önceki yıl 1 milyon 375 bin olan kamu görevlisi sayısı yaklaşık 100 bin civarında artmış durumda. İşçilerin sendikalaşma oranının resmen %9, özel sektörde ise fiilen yüzde 3 olduğu dikkate alınacak olursa memurların sendikalaşma oranları tam bir mucize! Memur

İşçi Nasıl Ayağa Kalkar/ Prof.Dr.İzzettin Önder

İşçi nasıl ayağa kalkar "Neo-liberal saldırının ilk tarihsel evresine sendikal hareketin krizi damgasını vururken, bugün giderek yeni ve yenileyici dinamikler öne çıkıyor. Bir bütün olarak emek hareketinin bu tarihsel evresinde ortak bilinç ve kararlılık, stratejik taktik yaklaşımlar, politik-pratik- örgütsel girişimler nasıl üretilecek? Sendikal hareketin geleneksel kurumlarının yetmezliği nasıl giderilecek, kısırdöngüler nasıl kırılacak? Emek hareketinin kamu ve işçi sendikaları olarak parçalanmışlığı nasıl aşılacak? Bunlar, bu sürecin öne çıkardığı sorunların sadece birkaçı." Geçtiğimiz hafta sonunda Emeğin Hakları Forumu'nda iki gün boyunca çok sayıda sendikacı ve akademisyen tarafından bu sorunlar masaya yatırıldı ve tartışıldı. İki gün sonunda bir sonuç bildirgesi yayınlandı ve tüm tartışmaların kitaplaşması karar altına alındı. İçinden geçilen süreçte emek haklarının nasıl tahrip edildiğinin tartışıldığı toplantıda birçok soruna parmak basıldı. Bunlardan en ö

Karayolları Taşeron İşçileri Haklarını Nasıl Alabilir / Yıldırım Koç

 KARAYOLLARI TAŞERON İŞÇİLERİ HAKLARINI NASIL ALABİLİR   Yıldırım Koç  Geçtiğimiz yıllarda Karayolları Gn.Md. işyerlerinde 7 bin dolayında taşeron işçisi çalışıyordu. Yol-İş Sendikası, bu işçileri kadroya geçireceği sözü vererek, onları sendikaya üye yaptı ve onlar adına dava açtı. Açılan davanın özü şuydu: İş Kanunumuza göre, bir işyerinde asıl işin bir bölümünün taşerona verilebilmesi için mutlaka aranan koşullardan biri, teknolojik olarak uzmanlık gerektirmesi ve işletmenin bu uzmanlığa sahip olmamasıdır. Karayolları Gn.Md. işyerlerinde taşerona verilen işler, asıl işin bir bölümüydü; ancak bu işi yapmak için teknolojik olarak uzmanlık gerekmiyordu. Mevzuatımıza göre, eğer asıl işin bir bölümü, gerekli koşullar yerine getirilmeden taşerona verilirse ve bu durum müfettiş raporlarıyla tespit edilirse, taşeron işçisi, işin başından itibaren asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Bunun anlamı şudur: Eğer Karayolları’nın asıl işinin bir bölümünde bir taşeron işçisi çalışıyorsa,

Marx’ı Yaşatmak Mümkün Mü

Marx’ı yaşatmak mümkün mü? /Can Soyer 14 Mart Marx’ın ölüm yıldönümü. Büyük usta, bundan tam 130 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Geride derinliği genişliğinden büyük parıltılı bir eser bıraktı. Bu eser, 130 yılın ardından işçilere, emekçilere, devrimcilere yol göstermeye devam ediyor hala. Kısacası marksizm yaşıyor, yaşayacak da. Peki ya Marx? Şöyle açalım: Marx’ın ardıllarına bıraktığı miras, yazıp çizdiklerinden ibaret olabilir mi? Marx’tan geriye kalanlar, kimi zaman sistematize edilmiş, kimi zamansa fragmanlar halinde kalmış düşünceler, önermeler, polemikler ya da hipotezlerle sınırlandırılabilir mi? Yani Marx’ın mirası, bir bibliyografyanın sınırları içerisine sığdırılabilir mi? Bu, ne açıdan bakarsak bakalım, telafisi güç bir kayıp olurdu kuşkusuz. Çünkü Marx sadece düşünmemiş, yazmamış, tartışmamış; aynı zamanda eserinin üzerine sıcak ve yumuşak bir dokunuşla izini bırakıp öyle gitmiştir bu dünyadan. Bir esere adını yazmanın ötesinde, izini bırakmaktan söz ediyoruz.

AKP 10 Yıl Önce De Aynı AKP'ydi /Atilla Özsever

AKP 10 YIL ÖNCE DE AYNI AKP´YDİ Kasım 2002'de iktidara gelen AKP, 10 yılını doldurdu. Bu vesile ile çeşitli değerlendirmeler yapılıyor. Liberal çevreler, "sol" liberaller, AKP'nin bu süreçte değiştiğini, başlangıçta özgürlükçü ve demokrat bir kimliğe sahipken giderek otoriterleştiğini belirtiyorlar. Kimi gazeteciler de, "Yasaklamayı yasaklayacaktı, şimdi kendisi yasakçı oldu" diyorlar. AKP, gerçekten demokrat, özgürlükçü bir parti miydi, sonra zaman içinde mi değişti, yoksa özgürlükçü görünümü bir yanılsama, bir aldatmaca mıydı? Suda kırılmış gözüken bir tahta parçası gibi aslında kırılmamış bir tahta mıydı? Profesör, edebiyatçı, yazar, gazeteci kimlikli bu kişiler, biraz sosyolojiden, biraz Türkiye'deki sağ partilerin geleneğinden, biraz sınıfsal analizden haberdar olsalar, herhalde böyle hatalara düşmeyeceklerdi. Yanılmış olduklarını, hayal kınklığına uğradıklarını söylemeyeceklerdi. Bir siyasal partinin özgürlükçü, demokrat niteliği, yasakç

Sendikacı Namuslu Olacak Eline Beline Diline Sahip Olacak

Sendikacı Namuslu Olacak Eline Beline Diline Sahip Olacak SENDİKALARI KİM YIPRATIYOR?  Sendikacılara bir soru: Toplum içinde göğsünüzü gere gere sendikacı olduğunuzu söyleyebiliyor musunuz? Birçok sendikacıyla konuştuğumda, toplumda sendikacılara karşı bir tepki olduğunu dinledim. Birçok işçiden de sendikacılar aleyhine epey ağır söz duydum. Geçmişte sendikacılann bir itibarı, ağırlığı vardı. Bu itibar ve ağırlık özellikle AKP iktidan döneminde hızla aşındı, azaldı; birçok yerde tepkiye dönüştü. Yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık iddialan artarsa piyasaya yeni bir kitap çıkabilir. 1994 yılında Jacques Seguela'nın "Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Bir Genelevde Piyanist Sanıyor" isimli kitabı yayımlanmıştı. Bazı sendikacıların basına ve yargıya yansıyan davranışlan sürerse, "Anneme Sendikacı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Bir Genelevde Darbukacı Sanıyor" isimli bir kitapla karşı karşıya kalabiliriz. Peki, sendikacıların itibannı kim a

Toplu Sözleşme Krizine Barajlı Çözüm/Aziz Çelik

TOPLU SÖZLEŞME KRİZİNE BARAJLI ÇÖZÜM Ocak ayından bu yana Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB)nin keyfi tutumu nedeniyle yüzbinlerce işçinin toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapılamıyor. Bakanlık 1600 civarında yetki talebine cevap vermiyor. Bu durum 350 binden fazla işçinin toplu iş sözleşmesinin gecikmesi anlamına geliyor. ÇSGB bir anayasal suç işleyerek toplusözleşme hakkını 9 aydır askıya almış durumda. İşçiler mağdur, işverenler ise rahat; işçiye ödeyecekleri paraları faizsiz kredi olarak kullanıyor. ÇSGB'nin gerekçesi sendikal istatistiklerin yayımlanmaması. Peki yayımlayacak olan kim? Kendisi. Bilindiği gibi bakanlık 2009 Temmuz ayından bu yana sendikal istatistik yayımlamıyor. Oysa istatistikleri yayımlamaları yasal bir zorunluluk. Ancak bir diğer sorun yüzde 10 işkolu barajı. Yasa değişikliği nedeniyle istatistiklerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre yayımlanması gerekiyor. Oysa bakanlık verilerine göre 5.4 milyon işçi, SGK verilerine göre ise 11 m