Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı Çok Kızdırdı

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı Çok Kızdırdı 
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı ve Türk İş Genel Sekreteri  Pevrul Kavlak'ın 18. Kadın İşçiler Kurultayı'nda yaptığı eleştiriler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı sinirlendirdi.

Türk Metal Sendikası'nın düzenlediği 18. Kadın İşçiler Kurultayı'na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı, Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak'ın hükümete yönelik yaptığı terör, kıdem tazminatı ve taşeronlukla ilgili eleştirileri çileden çıkardı. 

Başbakan Erdoğan, Pevrul Kavlak'a konuşmasını kısa kesmesi için kürsüye yazılı bir not gönderdi. Daha sonra kürsüye çıkan Erdoğan sert ifadelerle Pevrul Kavlak'a cevap verdi. 

İşte karşılıklı düelloya benzeyen konuşmalardan bölümler:
Pevrul Kavlak: "Biz artık terör belasından kurtulmak istiyoruz. Biz artık vatan evlatlarımızın şehit olmasını istemiyoruz"  

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: "'Biz şehitler görmek istemiyoruz' ifadesi çok yanlış bir ifadedir. Biz git oğlum git ya gazi ol ya şehit ninnileriyle büyüdük. Çünkü biz şehitliği kendi medeniyetimizde en yüce makam olarak gören bir inancın mensuplarıyız. Onun için şehitliği adeta küçümsemek, asla görmek istemiyoruz demek bize yakışmaz..."

Pevrul Kavlak: "Ey işverenler allah sizin gözünüzü doyursun, sizin gözünü doyursa doyursa toprak doyurur... Şimdi biz krizdeyiz. Çarşıda pazarda krizdeyiz...Sayın Başbakanım, ben bir işçiyim. Bakmayın takım elbiseme, kravatıma, mavi işçi tulumunu onurla taşırım üzerimde. Çocukluk yıllarımdan beri çalışırım..." 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: "Başkanımızı dinlerken üzüldüğüm bir nokta da şu olmuştur. Sürekli olarak işverenler yerden yere vurulmuştur. İşçi ve işveren bir elmanın iki yarısı gibidir. işveren olmadan işçi, işçi olamadan işveren olamaz. Benim Pevrul kardeşim de işveren. İşçiyim mişçiyim dedi de. Sen de işverensin. Sen de yanında çalışanlara ücret ödüyorsun. Doğrusu ben merak ediyorum. Türk Metal'de çalışanların acaba aldıkları ücret ortalaması nedir? Bu da önemli.

Pevrul Kavlak: Bu ülkede birileri eline bir makas almış, otuz yıl öncesinde elde ettiğimiz haklarımızı kırpıp duruyor. TİSK’i tobb’u hep birlikte üzerimize geliyor. Her fırsatta bir hakkımız yok ediliyor.Ne yazık ki o makasın bir ucundan siyasetçiler de tutuyor... Her fırsatta kıdem tazminatına göz dikiyorlar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: "Kıdem tazminatı ile alakalı her şey spekülasyondur. İktidarı yıpratmaya yöneliktir."


Pevrul Kavlak: "Birileri bu ülkede köle pazarı kurmak istiyor.. Taşeron adı altında işçilere zulüm yapılmaktadır. Şimdi gündemde alt işverenlik konusunu var. Hazırlanan bir tasarı taslağıyla, alt işverenlikle ilgili bazı olumlu düzenlemeler getiriliyor. Kıdem tazminatı gibi, senelik izin hakkı gibi, bazı haklar tanınıyor. Ancak patronlar bu tasarı taslağında bazı düzenlemeler yapılması için bastırıyorlar. Ne istiyorlar? Asıl işin tümünü alt işverene vermek istiyorlar. Yani bu kadar taşeron işçisi yetmiyor. Getirmek istedikleri düzenlemeyle bütün işçileri taşeron işçisi yapmak istiyorlar. Taşeron işçiliği bu ülkede temel çalışma biçimi haline getirilmek isteniyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Bakınız taşeronluk, sendikaların da bize teklifidir, onu da size söyleyeyim. Niye? Çünkü, 'işsizliğe kalkıp iş zemini hazırlayalım' diye getirdikleri bir tekliftir. Taşeronluk durup dururken çıkmış bir şey değildir. Taşeronluk sendikaların bize getirdiği bir tekliftir. Ben de bunu açıklamak zorundayım.   

Pevrul Kavlak'ın 18. Kadın İşçiler Kurultayı'nda Yaptığı Konuşmadan Bazı Bölümler Şöyle:

Kadın Erkek Eşitiz 
Eğer hayat müşterekse, eğer hayatı birlikte kazanıyor, birlikte yaşıyorsak, aynı tezgâhta aynı işi yapıyorsak, aynı teri döküyorsak, aynı şeye üzülüyor, aynı şeye seviniyorsak, aynı kaderi paylaşıyor, aynı ekmeği bölüşüp, aynı sudan içiyorsak, O zaman biz biriz. Biz eşitiz.

Biz, kadınla erkeğin sadece ve sadece biyolojik olarak farklı olduğuna inanıyoruz.

Biz, hayatın yükünü beraber omuzlayan kadınla erkeğin, hayatın nimetlerinden de beraber, eşit ve adil biçimde yararlanmasını istiyoruz.

Yüce Meclisimize bir torba yasa geliyor, “Bizi doğrudan ilgilendiren bir şey yok” diyoruz. Bir bakıyoruz ki, o birileri torbanın içine bir önerge attırmış, bir hakkımız elimizden gitmiş. Sermaye Piyasası Kanunu görüşülüyor, “Bizle doğrudan ilgili değil” diyoruz. İçinden grev yasağı çıkıyor. Her fırsatta işçinin bir hakkı ortadan kaldırılıyor.

TİSK’i TOBB’u hep birlikte üzerimize geliyorlar. TOBB’larıyla, tüfekleriyle bize saldırıyorlar. Ne yazık ki, o makasın bir ucundan bazı siyasetçilerimiz de tutuyor. Bazı bürokratlarımız da tutuyor.

Zulme Karşı Söylemlerle İktidar Oldunuz Zulmü Durdurun
Zulme karşı söylem ve eylemlerinizle halkımızın desteğini alarak iktidar oldunuz. Bu ülkede zulüm yapanlardan hesap soracağınızı söyleyerek mağdurların, mazlumların, hakkı yenmişlerin oylarını aldınız. Hukuksuzluğa karşı çıkacağınızı vaat ettiniz. Bu ülkede işçilere zulüm yapılmaktadır… Zulüm... Bu zulmü durdurun.

Taşeron İşçileri Kadroya Alın
İşte o mağdurlar burada… Mazlumlar burada… İşte o taşeron işçileri burada… Durdurun bu taşeronlaşmayı… Bu zulme, bu trajediye son verin. Kamudaki taşeron işçilerini kadroya alın. Bunu yapın ki, bu ülkede köle pazarları kurulmasın…İşçilerimiz huzur içinde üretsin… Kazansın… Kazandırsın…

İşveren Kıdem Tazminatına Gözünü  Dikti
Geçtiğimiz yaz, bayram arifesinde bize bir müjde verdiniz. “Gündemimizde kıdem tazminatıyla ilgili bir çalışma yok” dediniz. “İşçi ve işveren örgütleri anlaşmadan biz bir çalışma yapmayız” dediniz. İşçilerimiz çifte bayram sevinci yaşadı.

Kapalı kapılar ardında çalışmalarına devam ediyorlar. Her fırsatta, kıdem tazminatı hakkımıza göz dikiyorlar. Kıdem tazminatımızı 30 günden 15 güne düşürmek istiyorlar. O para oğlumuzun düğün parası… O para hastalığımızda doktor parası… O para bizim kefen paramız… Kefen…

Ey işverenler…
Allah sizin gözünüzü doyursun, gözünüzü. Kırk yıldır gözünüzü doyuramadık biz … Sizin gözünüzü doyursa doyursa bir avuç toprak doyurur. Kıdem tazminatı bizim elimizde kalan en önemli hakkımızdır. Bu hakkımızı vermeyeceğiz. Bütün işçilerin gözü kulağı sizde. Gelin buradan bir mesaj daha verin.

 2013 bizim yılımız olsun 
Bu yıl da biz şampiyon olmak istiyoruz. Biz bunu fazlasıyla hak ediyoruz. Ama biz hak dedikçe, onlar yok diyor. Buradan sektörün patronlarına sesleniyorum: Eğer, 2013 bizim yılımız olursa, sizin de yılınız olur. Yoksa 2013; ne sizin ne de bizim yılımız olur… Vallahi, billahi zarar ziyan yılı olur.

Bu ülkede otomotivi üreten, beyaz eşyasını, elektronik araçlarını üreten, demir çelikte ateş karşısında ter döken, patronların kârlarına kâr katan, Onları verimlilik ödülleri kazandıran, Onları dünya devleri arasında sokan işçinin ortalama brüt ücreti sadece 1400 lira…

Ortalama ücretlerdeki bu düşüşün en önemli nedeni, kötü bir alışkanlık haline gelen işçi sirkülasyonudur. Yani, sözleşme zamlarıyla ücreti artan işçinin çıkarılıp, yerine düşük ücretli yeni işçi alınmasıdır. Bu uygulama çalışan işçi sayısının artmasıyla birleşince, genel ortalama ücretlerde düşüş kaçınılmaz olmaktadır. İşverenler bunu bilerek yapıyor. Maliyetleri düşürmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Kıdemli işçinin işiyle, aşıya ekmeğiyle oynuyorlar.

Enflasyon Oranları Gerçeği Yansıtmıyor
Ortalama ücretlerimizi düşüren bir diğer neden de enflasyon hesabıdır. Sözleşmede, işçinin muhatap olduğu enflasyon kalemleri yerine, maalesef genel enflasyon rakamları dikkate alınıyor. Mesela, 2012 yılının enflasyonuna bakalım. TÜİK, sözleşmenin bittiği 6 aylık enflasyonu 1.14 olarak açıkladı. MESS müzakere için bu rakamı baz alıyor: 1.14’ü.

Bu rakamın gerçeklerle, hayatla, sokakla hiçbir ilgisi yok. Çünkü TÜİK, enflasyon hesabında başka kalemleri dikkate alıyor. Ama bu enflasyon sepeti işçinin hesabına uymuyor. İşçinin günlük hayatında gerekli olan kalemlerdeki enflasyona baktığımızda, bu rakamın çok daha yükseklerde olduğu görülecektir.

Mesela, doğalgaz, elektrik, odun-kömür yüzde 20’den fazla, Su, ulaşım yüzde 15’ten fazla, Ekmek, ayçiçeği yağı, deterjan, tavuk, makarna yüzde 10’dan fazla zamlandı. Bunlar da TÜİK’in rakamları…

Bunlar nereee… Açıklanan yıllık enflasyon nere… Ama işveren işine geleni seçiyor, önümüze 1.14’ü çıkarıyor. Bunlar da yetmezmiş gibi, bir de esnek çalışmayı dayatıyor.

İkramiyenler de kıstalyem esasını getirmek istiyor. Fazla mesai ödemek istemiyor. İş olmadığı zaman işçi çalışmasın, gerektiğinde kısa süreli çalıştıralım diyorlar. İstediğimiz zaman ücretsiz izine çıkaralım diyorlar. Yani, bunlar çalışacak işçi değil, köle istiyorlar.

Arkadaşlarım size soruyorum;
Böyle bir düzeni, köleliği kabul eder misiniz?
Eder misiniz?
Eder misiniz?
O zaman bunu kabul eden namerttir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Simon Ne Demek Simonlar

4857 Sayılı İş Kanunu Kimleri Kapsar

6772 Sayılı İlave Tediye Kanunu