Türk İş 2011 Toplu İş Sözleşmeleri Ve Kıdem Tazminatının Kaldırılmasına İlişkin Basın Açıklaması Yaptı


TÜRK-İŞ GENEL BAŞKANI MUSTAFA KUMLU’NUN BASIN TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMADIR
Yazılı ve Görsel Medya’nın Değerli Temsilcileri;

Şahsım ve Yönetim Kurulum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toplantımıza katıldığınız için teşekkür ediyorum.

Konuşmama başlamadan önce Diyarbakır Silvan'da çıkan çatışmada ve el bombaları nedeniyle çıkan yangında hayatını kaybeden 13 evladımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Hepimizin yürekten isteği akan kanın artık durmasıdır. 13 Askerimizin canını alan kanlı elleri lanetliyoruz, kanla beslenen teröristlerin bir gün mutlaka hak ettikleri cezayı bulacaklarına inanıyoruz.

Değerli Arkadaşlar, bugün sizlerle güncel bazı konulara ilişkin mevcut durumu ve görüşlerimizi paylaşmak istiyorum.

Önemli konularımızın başında kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri gelmektedir. TÜRK-İŞ’e üye sendikalar, kamu kesiminde yürürlük tarihleri çoğunlukla Ocak, Şubat ve Mart ayları olmak üzere yerel yönetimler hariç 101 işyeri/işletmede çalışan 230 bin işçi ile ilgili toplu iş sözleşmesi görüşmelerine 2011 Ocak ayından itibaren başlamıştır. TÜRK-İŞ her dönem olduğu gibi bu dönemde de kamuda örgütlü sendikalardan oluşan Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu’nu oluşturmuş, Koordinasyon Kurulu, düşük ücretlerin iyileştirilmesi, ücretlerin enflasyona yenik düşürülmemesi, refahtan pay alınması ve vergi kayıplarının giderilmesi konuları üzerinde görüşünü belirlemiştir.

TÜRK-İŞ, kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinin genel seçimler öncesinde imzalanabilmesi için her türlü çabayı sarfetmiş, ancak buna rağmen sözleşmelerin seçimler öncesinde bağıtlanması mümkün olamamıştır. Seçimler sonrasında 61’nci Cumhuriyet Hükümeti’nin kurulmasıyla birlikte konuyla ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik görevlendirilmiştir. Sayın Çelik ile görüşmelerimiz, göreve gelmesinin hemen ardından başlamış, taleplerimiz ayrıntılı olarak iletilmiştir. Sayın Çelik, taleplerimizi inceleyip en kısa zamanda hükümetin teklifini bize ileteceğini belirtmiştir.

Biraz önce de belirttiğim gibi bu sözleşme döneminde TÜRK-İŞ’in öncelikli talebi vergi kayıplarının giderilmesidir. 2003-2010 döneminde işçiler dışındaki ücretlilerin vergi oranları düşürülmüş, 2006 yılında yüzde 25 olan vergi oranının yüzde 27’ye yükseltilmesi ücretliler aleyhine olmuştur. Vergi dilimlerindeki artış nedeniyle işçilerin Ocak ayında aldıkları ücret yıl içinde iki kez düşmekte, aldığımız zam vergiye gitmekte, bu durum işçileri “azalan ücretli” haline getirmektedir.

Hükümetten birinci talebimiz, öncelikle vergideki bu kaybımızın giderilmesi, Ocak ayında aldığımız ücreti yıl boyunca azalmadan almaya devam etmemizin sağlanmasıdır.

2011 Temmuz ayında devlet memurunun en düşük aylığı net 1.532.-TL olmuştur. İşçilerimizin en düşük ücreti ise asgari ücret seviyesindedir. Kamu kesiminde çalışan nitelikli ve kıdemli çoğu işçinin ikramiyeleri dahil eline geçen ücreti günümüz geçim şartlarını karşılayamamaktadır. Bu çerçevede, taleplerimizden bir diğeri düşük ücretlerimizin en düşük memur maaşı dikkate alınarak iyileştirilmesidir.

Bunların yanı sıra geçmiş dönem enflasyon kayıplarımızın giderilmesi ve refahtan pay verilmesi diğer taleplerimizi oluşturmaktadır.

Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmelerine ilişkin çerçeve protokolün imzalanması gecikmiştir. Sayın Çalışma Bakanı’ndan talebimiz, bir an önce Hükümetin teklifini bizlere iletmesidir. Teklifin bize iletilmesinin ardından, TÜRK-İŞ kamu kesimi koordinasyon kurulu verilen teklifi değerlendirecek ve o noktadan sonra önümüzü görebilmemiz daha kolay olacaktır. Dileğimiz, sürecin masa başında, işçiyi memnun edecek şekilde sonuçlanmasıdır. Aksi halde grev kararlarının peş peşe asılması kaçınılmaz bir hale gelecektir.

Değerli Basın Mensupları, gündemimizdeki bir diğer önemli konu, iş kolu istatistikleri ile ilgili içinde bulunulan sıkıntılı durumdur.

Bildiğiniz gibi çalışma hayatını düzenleyen 2821 ve 2822 sayılı yasalar geçtiğimiz dönemde değiştirilememiştir. Sendikalarımızın toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için gerekli olan yüzde 10 barajı halen varlığını korurken, iş kolu istatistiklerinin SGK verilerine göre yayınlanmasını öngören yasa hükmü ise yürürlüktedir. İş kolu istatistiklerinin yasa değişmeden, yani iş kolu barajı düşürülmeden SGK verilerine göre yayınlanması halinde ise bir çok sendikamız toplu iş sözleşme yapabilme yetkisini kaybedecektir. Bu nedenle, bu yasa hükmünün uygulanması yaratacağı sıkıntınlar dikkate alınarak 2009 yılından bu yana yapılan düzenlemelerle ertelenmekte idi. En son çıkarılan Torba yasada erteleme süresi tüm uyarılarımıza rağmen bir önceki Bakan Ömer Dinçer tarafından 30 Haziran tarihi ile sınırlandırıldı. Bu duruma göre istatistiklerin yayınlanacağı tarihin 17 Temmuz olması ciddi bir sıkışıklığa neden oldu. Umuyoruz ki bugün TBMM’de iş kolu istatistiklerinin yayınlanmasının ertelenmesine ilişkin düzenleme yapılır ve b
öylece AB yolundaki Türkiye yüzde 10 barajını aşabilmiş üç beş sendika ile kalmanın ayıbını yaşamaz.

Değerli Basın Mensupları,

61’nci Cumhuriyet Hükümeti’nin programının açıklanmasının hemen ardından çalışma hayatı ile ilgili kimi hususlar Türkiye’nin gündemine oturmuştur. Bunların başında kıdem tazminatı meselesi gelmektedir.

Kıdem tazminatları konusu 1962 yılından beri işverenlerin ve hükümetlerin gündeminde olmuştur. O günlerden bu günlere, zaman zaman ısıtılmış, zaman zaman soğutulmuş ama gündemden hiç çıkarılmamıştır. Ve o günlerden bu günlere ne zaman “kıdem tazminatı” dense TÜRK-İŞ ayağa kalkmıştır.

TÜRK-İŞ, kıdem tazminatını, işçinin, “ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası” olarak tanımlamış ve bu ana fikir etrafında yıllara yayılan bir söylem ve mücadele ile kıdem tazminatı hakkını savunmuştur. TÜRK-İŞ her platformda kıdem tazminatını vazgeçilmez, tartışılmaz bir işçi hakkı olarak ele almış, kıdem tazminatının işçi ve ailesi açısından önem ve gerekliliğini ısrarla vurgulamıştır.

Kıdem Tazminatı çalışma yaşamının diğer tüm müesseselerinde olduğu gibi sadece ekonomik değerler göz önüne alınarak düşünülmemesi gereken hassas bir konudur. Kıdem tazminatı, parasal değerinden öte, sosyal boyutu olan, yalnızca çalışan işçiyi değil, o emek ile geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessesedir.

İşveren kesimi, kıdem tazminatının işveren için bir yük olduğu iddiası ile yıllardan beri bu konu üzerinde fikir üretmektedir. Konu, çeşitli dönemlerde üçlü danışma kurulu toplantılarında da dile getirilmiş, ancak itirazlarımız nedeniyle hiçbir zaman tartışma konusu olmamıştır.

Geçen yıllar içerisinde en sonuncusu 2002 yılında olmak üzere pek çok fon taslağı TÜRK-İŞ’e gönderilmiş ve TÜRK-İŞ de bu taslaklara gerekli cevabı vermiştir. TÜRK-İŞ’in her genel kurul döneminde yayımlanan Çalışma Raporlarına bakılacak olursa, aşağı yukarı her dönem bu konuda bir görüş bildirdiğimiz fark edilecektir.

61’inci Hükümet Programında kıdem tazminatı ile ilgili olarak yer alan ifadeler şunlardır:

“İşçilerimizin büyük çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve bütün işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir fon teşkil etmek suretiyle, sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.”

Kıdem tazminatı meselesi gündemimize bu ifadeler nedeniyle girmiştir. Konu Sayın Bakanla yaptığımız ilk Üçlü Danışma Kurulu gündemine getirilmemiştir. Sayın Çalışma Bakanı’nın da bu konunun gündemde olmadığına ilişkin açıklamaları vardır. Hükümet Programındaki bu yaklaşım yeni bir fon taslağının işareti sayılabilir. Bu dönemde ne yapılmak istendiğine ilişkin henüz bize iletilen bir çalışma yoktur, ancak konuyla ilgili geçmişten bu güne gelen kötü anılarımız vardır. Önceki hükümetler döneminde de aynı korumacı yaklaşımlarla gündeme getirilen ancak kıdem tazminatı hakkımızı budamayı amaç edinen fon taslakları hatırımızdadır. Bir de bu güne kadar fonlarda toplanan paraların kötü akibeti ortadadır. Türk halkı fonlara güvenmemektedir. Bu güne kadar devlet güvencesindeki fonlar ya çar çur edilmiş, ya da İşsizlik Sigortası Fonu’nda olduğu gibi amacı dışında kullanılmıştır.

Ben buradan tüm işçilerimize sesleniyorum. Herkesin içi rahat olsun. Hiç kimse “kıdem tazminatlarımız kaldırılıyor” diye paniğe kapılmasın. TÜRK-İŞ bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışanların kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren ya da bu hakkı geriye götürecek hiçbir düzenlemeye müsaade etmeyecektir.

Öte yandan Hükümet Programında yer alan “ulusal istihdam stratejisinin kararlılıkla uygulanacağına” ilişkin ifadeler bize geçmiş dönem tartışmalarını hatırlatmaktadır. Bilindiği gibi bir önceki Hükümet döneminde, bizlere açıklanan “ulusal istihdam stratejisi sunum özeti”nde işsizliğin çözümü olarak işçi hak ve çıkarlarını geriye götüren bir dizi tedbir yer almıştı. TÜRK-İŞ o dönemde yayınladığı raporlarla bu yaklaşımın iş barışı getirmeyeceğini vurgulamış, tepkisini dile getirmişti.

TÜRK-İŞ, ulusal istihdam stratejisinde yer alan asgari ücretin bölgeselleşmesi, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi verilmesi gibi yaklaşımlara karşıdır. Hükümet programında bahsedilen “kararlılık” söz konusu hususların hayata geçirilmesini içeriyorsa, bilinmelidir ki TÜRK-İŞ’in bunlara onay vermesi mümkün değildir. Torba Yasa’da yer alan ve esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmasını öngören maddenin, TÜRK-İŞ’in girişimleriyle tekriri müzakere ile geri çektirildiği de hatırlanmalıdır.

Değerli Basın mensupları, sözlerimi Sayın Başbakan’ın cümlelerini hatırlatarak bitirmek istiyorum. Sayın başbakan diyor ki, “Hükümetimiz, toplumumuzu oluşturan tüm kesimleri kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecektir. Çalışmalarımızı başta muhalefet partilerimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve işbirliği içinde şeffaf biçimde yürüteceğiz.”

Biz bu kucaklamayı, bu şeffaflığı, bu işbirliğini ve diyalog ortamını bekliyoruz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Migros Satılıyor Migros Kime Satılıyor

Simon Ne Demek Simonlar

İKTİDAR İÇİN DEĞİŞİM