Havacılık İşkolunda Grev Yasaklanabilir Mi
HAVACILIK HİZMETİNDE GREV YASAKLANABİLİR Mİ
03 Haziran 2012 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 6321 sayılı Yasa’yla, 05.05.1983 günlü, 2822 sayılı “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası”nın 29. maddesine bir fıkra eklenmiş ve maddede yazılı diğer kimi işlerle birlikte “havacılık hizmetlerinde” de grev yasaklanmıştır. Maddede grev hakkı elinden alınan diğer hizmet grupları şunlardır: Can ve mal kurtarma işleri; cenaze ve tekfin işleri; su, elektrik, havagazı işleri; banka ve noterlik hizmetleri; itfaiye hizmetleri; şehir içi deniz, kara, demiryolu ve diğer toplu yolcu ulaştırma hizmetleri.
Düşük zam oranına karşı haklarını aramak için kamu görevlileri, sendikalarının aldığı karar üzerine “iş bırakma eylemi” yapmışlardır. Hükümet’in, düşük zamda ısrarcı olması üzerine de grev kararı alınmıştır. Kamu görevlileriyle birlikte davranan havacılara, Hükümet, Meclis’ten geçmekte olan bir yasa tasarısına gece yarısı operasyonuyla bir madde ekleyip, “havacılık hizmetlerinde” grevi yasaklayarak yanıt vermiştir. Kuşkusuz bu yasakta, geçmiş dönemdeki toplu iş sözleşmeleri uyuşmazlıklarında, havacılık çalışanlarının bilinçli grev kararları da etkili olmuştur.
03 Haziran 2012 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 6321 sayılı Yasa’yla, 05.05.1983 günlü, 2822 sayılı “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası”nın 29. maddesine bir fıkra eklenmiş ve maddede yazılı diğer kimi işlerle birlikte “havacılık hizmetlerinde” de grev yasaklanmıştır. Maddede grev hakkı elinden alınan diğer hizmet grupları şunlardır: Can ve mal kurtarma işleri; cenaze ve tekfin işleri; su, elektrik, havagazı işleri; banka ve noterlik hizmetleri; itfaiye hizmetleri; şehir içi deniz, kara, demiryolu ve diğer toplu yolcu ulaştırma hizmetleri.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 12 Eylül hukukundan sürekli şikayet eden iktidar, bir 12 Eylül Yasası olan 2822 sayılı Yasa’nın grev yasağı maddesini düzelteceği yerde, kapsamını genişleterek samimiyetini (!) kanıtlamıştır.
Yine siyasal iktidar, yargıyı ele geçirme operasyonu için yaptığı anayasa değişikliğine “özgürlükçü anayasa değişikliği” süsü vermek amacıyla getirdiği sendikal haklarda da ne kadar samimi olduğunu çok kısa sürede ortaya koymuştur. Bu değişiklikte, Anayasa’nın grev hakkını düzenleyen 54. maddesinin yasaklara ilişkin iki fıkrası yürürlükten kaldırılırken, AKP iktidarı referandum öncesi halka şunları söylüyordu:
“Paketin 7. maddesiyle Anayasa’nın 54. maddesinde çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle bağdaşmayan grev hakkına getirilen sınırlamalar kaldırılmıştır… Böylece sendikalara daha rahat bir şekilde grev kararı alma imkanı getirilmiştir.”
“Mevcut durumda siyasi amaçlı grev ve lokavt gibi faaliyetler yasaktır. Bu yasaklar evrensel çalışma hayatı standartlarına ve konuyla ilgili uluslar arası belgelere aykırılık teşkil etmektedir. 54. maddede yapılan değişiklikle, tüm bu yasaklar kaldırılmakta, Anayasa’mızdaki konu ile ilgili hükümler çağdaş ve medeni dünya ile paralel hale getirilmektedir.”[1]
Broşürde bunlar söylendikten sonra, “Grev hakkının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için Anayasa değişikliğine evet denilmesi” isteniyordu.
Bugün AKP iktidarının, grev hakkını genişletiyoruz derken yasağın kapsamını genişletmesini acaba nasıl yorumlamalı?
Bu yorumu yaparken isterseniz gelin broşürde de belirtildiği gibi “çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelere” bir bakalım.
Birleşmiş Milletler’in uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ‘nün Uzmanlar Komisyonu ile Sendika Özgürlükler Komitesi, grevin, tüm çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek için başvurulabilecek temel hak olduğunu kabul etmiştir. Özellikle Sendika Özgürlükler Komitesi’nin bu yoldaki kararları yerleşik duruma gelmiştir. Komite, temel hizmetlerde grev yasağını kabul etmekte; ancak temel hizmetlerin kapsamını oldukça dar tutmaktadır. Komite’ye göre temel hizmetler, “kesintiye uğraması, halkın tümünün ya da bir kısmının yaşamını, güvenliğini ve sağlığını tehlikeye atabilecek” hizmetlerdir. Örneğin ulaşım hizmetleri, temel hizmetlerden sayılmamıştır.[2]
ILO Yönetim Organı Ortaklık Komitesi’nin, 87 sayılı “Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi” ile 98 sayılı “Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi”ne dayanarak verdiği kararında da; “grev hakkının örgütlenme özgürlüğünün içsel bir sonucu olduğu”, “hava trafik kontrol hizmetleri dışında, havacılık sektöründe grev hakkının yasaklanamayacağı”, “uluslararası hava yollarındaki sendikal faaliyetlerin yasaklanmasının, örgütlenme özgürlüğünün ciddi ihlali olduğu”[3] belirtilmiştir.
ILO’nun temel görüşüne göre; grev çalışanlar için temel bir haktır ve kamu makamları bu hakka müdahaleden sakınmalıdır. Grev hakkı tüm ekonomik kökenli uyuşmazlıklarda uygulanabilmelidir. Ancak ulusal ve toplumsal güvenliği ilgilendiren konularda, “ordu, polis ve MİT mensupları” için bu hakkın kısıtlanması kabul edilebilir.[4]
ILO’nun bu konudaki yaklaşımı son derece doğru ve yerindedir. Çünkü, grev hakkı, diğer sendikal hakları doğrudan etkileyecek niteliktedir. Grev yaptırımı olmadan toplu sözleşme hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün bir anlamı kalmamaktadır.
Demek ki, AKP broşüründe gönderme yapılan evrensel ilkelerde, bırakınız havacılık hizmetlerini, ulaşım sektöründe bile grev yasağı kabul edilmemektedir. AKP iktidarının, 12 Eylül hukukunun bir parçası olan 2822 sayılı Yasa’dan, evrensel ilkelere aykırı bulunan diğer ulaştırma hizmetlerindeki grev yasaklarını çıkarması gerekirken, bu yasağı havacılık hizmetlerine de yaygınlaştırmasını topluma verdiği sözle bağdaştırmak olanaksızdır.
Sayın Başbakan grev yasağını savunurken THY’nı “stratejik bir kurum olarak” nitelemiştir.[5] THY’nı özelleştirirken bu kurumun “stratejik önemini” anlamak istemeyenlerin ve bu konuda yapılan uyarılara kulak tıkayanların, iş “grev yasağına” gelince bu gerekçeye sarılmaları da anlaşılabilir olmaktan uzaktır.
12 Eylül 2010 referandumundan önce, halkımıza, yapılmak istenen anayasa değişikliğinin özünde yargıyı ele geçirmek operasyonu olduğunu, diğer değişikliklerin bunu perdelemek için öngörülen, asıl amaçtan uzak birer tuzak durumunda bulunduğunu anlatmaya çalışmıştık.
O zaman anlatılamayan bu durumu, iktidar uygulamalarıyla pek güzel ortaya koymaktadır. Ama “iş işten geçmiş”; yargıyı güdümüne alan iktidar, bunun da verdiği rahatlıkla şimdi diğer özgürlüklerin peşine düşmüştür.
Bülent SERİM
Odatv.com
Dipnotlar:
[1] AKP Tanıtım ve Medya Başkanlığı’nca Temmuz 2010’da hazırlanan “Anayasa Değişiklik Paketiyle İlgili Sorular ve Cevaplar” broşürü; s. 85 ve 98. (Atilla Özsever’in 01.06.2012 günlü Yurt gazetesinde yayımlanan köşe yazısından alınmıştır.)
[2] Prof. Dr. Mesut Gülmez, Memurlar ve Sendikal Haklar, İmge, Kasım 1990, s.194, 209, 210
[3] Aynı yazı
[4] Dr Engin Ünsal, Aydınlık, 03.06.2012
[5] Atilla Özsever, Yurt, 04.06.2012
Yorumlar
Yorum Gönder